Un ve Türevlerinin KH Miktarları

KH SayımıUn ve Türevlerinin KH Miktarları

Uzun zamandır besinlerin karbonhidrat içeriklerinden bahsetmiyorduk. Ajda Hanım tavuk, et ya da balık kızartmalarında kullanılan un ya da panenin kan şekerine etkisini sorunca sizlerle un ve türevlerinin karbonhidrat miktalarını paylaşmak istedim.

Dolayısı ile evde pasta, çörek vb. yiyecekler yaptığımızda kendi poğaçamızın, kekimizin KH oranlarını da daha rahat hesaplayabileceğiz.

Bu arada unutmadan söylemem gerekirse 1 küp şeker 4 gr KH içeriyor 🙂 . Kek yaparsanız lazım olur 🙂 .

İrmik: 2 silme çorba kaşığı = 20 gr tartı ağırlığı = 15 gr KH,

Buğday Unu: 3 silme çorba kaşığı = 20 gr tartı ağırlığı = 15 gr KH,

Pirinç Unu: 3 silme çorba kaşığı = 20 gr tartı ağırlığı = 15 gr KH,

Patates Unu: 3 silme çorba kaşığı = 12 gr tartı ağırlığı = 15 gr KH,

Nişasta: 3 silme çorba kaşığı = 20 gr tartı ağırlığı = 15 gr KH,

Galeta Unu: 1 çorba kaşığı dolusu = 12 gr tartı ağırlığı = 7,5 gr KH,

Kepekli Un: 1 çorba kaşığı dolusu = 12 gr tartı ağırlığı = 7,5 gr KH,

Mısır Nişastası: 1 çorba kaşığı dolusu = 16 gr tartı ağırlığı = 15 gr KH,

Tam Buğday Unu: 1 çorba kaşığı dolusu = 12 gr tartı ağırlığı = 7,5 gr KH içerir. (Görsel yoreselmarketler.com’dan alınmıştır.)

18 YORUMLAR

  1. Ben de bulabildiğim kadarıyla yukarıdaki KH yönünden zengin arkadaşların Glisemik İndeks’lerini ekleyeyim o zaman:

    Beyaz Buğday Unu: 85
    Patates Unu: 90
    Nişasta: 100
    Pirinç unu: 95
    İrmik: 50
    Tam buğday unu: 65
    Mısır nişastası: 85

    Kepekli unun Glisemik İndeks’ini bulamadım, bunun nedeni kepeğin ne kadar kullanıldığına bağlı olarak GI’nin değişecek olması olabilir. Fakat kepeğin Glisemik İndeks’i 15, örneğin %30 kepek – %70 beyaz undan yapılmış bir ekmeğin Glisemik İndeks’i 64 civarı olacaktır. Ne kadar kepek o kadar düşük Glisemik İndeks 🙂

    Galeta unu için de Glisemik İndeks değeri bulamadım. Fakat akıl yürüterek bulmaya çalışırsak bayat beyaz ekmekten yapıldığı için beyaz ekmeğe yakın fakat biraz daha düşük olması gerek diye düşünüyorum.

    Sonuç olarak İrmik, Tam Buğday Unu ve Yüksek Kepekli Un dışındakiler bizim pek elimizi sürmememiz gereken unlular. Zaten KH değerleri hepsinin oldukça yüksek olduğundan ve maalesef unlu mamuller çok lezzetli ve iştah açıcı olduklarından çok dikkatli olmak, bir porsiyonu geçmeyecek kadar iradeye hakim olmak çok önemli.

    Ben kendimi diyabet dinine mensup bir insan olarak benimseyip şekerli ve unluları kendime haram yemekler olarak tanımladım, elimi sürmüyorum çarpılırım diye 🙂 Tam buğday unu ve kepekli un bunun dışındaydı, irmiği de dışarıda bırakıyorum artık. Bir ara tatlandırıcılı irmik helvası deneyeyim o zaman 🙂

    • Selim Bey Merhaba,

      Tamamlayıcı bilgiler için teşekkürler. Harikasınız 🙂 . Her ne kadar bazı unların KH miktarları aynı olsa da bu noktada glisemik indeks devreye giriyor. Ve girmeli de. Bu detayı yani glisemik indeks detayını unutmamak lazım.

      Harama her zaman el gider. Unutmayın 🙂 .

      Tatlandırıcı tatlıyı bir tabak dolusu yiyeceğinize şekerli tatlıdan yarım tabak yeseniz nasıl olur acaba? 🙂 Bence şahane olur.

      sevgiler

  2. Yetiyor yetiyor merak etmeyin 🙂 Şekerli unlu mamullerden ısrar edilirse bir ısırık, bir kaşık, bir parça alıyorum, umarım böyle devam edebilirim 🙂 Diyette bayağı katı olmaya çalışıyorum, Ajda bunu birazcık fazla bulsa da temkinli olmakta fayda var, canım boğazımdan daha kıymetli 🙂

    Hem tatlandırıcıyla daha lezzetli oluyor bence, iç baymıyor beyaz şeker gibi 🙂 Mado’nun light dondurmalarını getirdiniz şimdi aklıma, iç çıkışında gitsem de yesem 🙂

    • Selim Bey,

      Ben Mado’nun Maraş dondurmasını severim. Ama light olan dondurmalarını denemedim. Yeniliklere ve denemeye açığım 🙂 . Katı kurallarım yok.

      Hafta sonu için bir plan yapalım. Arayacağım sizi. Light olanları deneriz 🙂 .

      sevgiler

  3. Bir Diyabet hastasının uzak durması gereken ilk şey unlu ve şekerli gıdalardır..Özellikle de unlu gıdalar apayrı bir tehlike teşkil etmektedir..Tip-1 Diyabet yada LADA Diyabet gibi otoimmun diyabeti yada Hashimoto Tiroditi gibi otoimmun hastalıkları olan kişilerin bağışıklık sistemleri zaten hassastır ve ayarı bozulmuştur..Bu hastalıklar büyük oranda bundan dolayı meydana gelmiştir..

    Hal böyleyken ve unlu gıdalarda yoğun miktarda gluten bulunuyorken, unlu gıdaları tüketmenin bir anlamı yoktur..Unlu gıdalar içinde bulunan gluten, bağırsak duvarından kolayca kana karışarak bağışıklık sistemini uğraştırmakta, gereksiz antijen prodüksiyonuna yol açmakta ve belli bir süre sonra ortaya tip-1 Diyabet, MS hastalığı gibi hastalıklar ve uzun vadede de bu hastalıkların yol açtığı bir dünya trajedi ortaya çıkmaktadır..

    O yüzden Tip-1 Diyabet’in yanına MS hastalığı yada Vitiligo gibi başka otoimmun bir hastalığı bela etmek istemeyen kişiler unlu gıdalardan uzak dursunlar..Yada glutensiz undan yapılmış mamülleri kullansınlar..Bunun yanında düzenli olarak D vitamini, balıkyağı, fermente süt ürünleri kullansınlar..

    Özetle insanoğlu, ağızına atıp midesine indirdiği herşeyi yiyemez..İnsan ırkı, evrimsel olarak et,sebze ve meyve yemek üzere evrilmiştir..Tahıl bizim için bir zehirdir..Şeker de öyle..

    O yüzden her türden tahıl içeren gıdalardan ve paketlenmiş ürünlerden olabildiğince kaçınmak gerekir..

    Bu tür uyarıların can sıktığını da bilmekteyim..Bunun için özür dilerim..Ama sizi uyarmazsam ve başınıza bir iş gelirse bu sefer vicdan azabı duyarım..Varsın geçici olarak tadınız kaçsın..Önemli değil..

    Diyabet olmadığım halde ben bile unlu hiçbir gıda tüketmiyorum..Tüm unlu ve şekerli gıdaları diyetimden çıkardım..İlk 5-6 ay zorlanıyorsunuz ama sonradan tamamen alışıyorsunuz ve aramıyorsunuz bile..

    • Eyüp Bey Merhaba,

      Değerli yorumunuz için çok teşekkürler.

      Diyabette rutinde şekerli ve unlu gıda tüketilmesinin zaten kan şekerine ve diyabetli sağlığına zararı tartışılmaz.

      Eğer bir diyabetli unlu ve şekerli gıdalar tüketecekse içerisindeki KH miktarını bilmeleri ve ona göre insülinlerini yapmaları gerektiğini düşünüyorum. Ve ben çok keskin kurallarla diyabetlinin hayatının daha zor olacağını bilmekteyim.

      Zira siz bizden daha iyi bilirsiniz. Eskiden saman kağıda yazılmış, şu saatte şunu yiyeceksin dediklerinde o saatte yataktan kalkmak bir eziyetti. Ya da şunları kesinlikle yemeyeceksin dediklerinde de önünüze gelen besini alamadığınızda canınıdan can gidiyordu. Ben de halen yaşarım bu durumu. Ara sıra da olsa canım bir dilim pasta çekerse affetmem ve yerim.

      Bir diyabetliye bence çok keskin çizgiler konulmamalı. Öncelikle diyabetini ve diyabet komplikasyonlarını bilmeli ve bunun bilincine varmalı. Ve sonrasında bu bilinçle diyabetli hayatının en büyük koçu olmalı.

      Ayrıca sizi de tebrik ediyorum unlu ve şekerli gıdalardan tamamen uzak durabildiğiniz için 🙂 .

      sevgiler

  4. Esra Hanım, hızlı cevabınız için teşekkür ederim..Ama unlu gıdaların içinde başka birşey var..Yani burada mevzu bahis olan sadece diyabet yada gıdaların glisemik indeksi vs dahil..Hastalara ”keskin çizgili yasaklar koymak” gibi bir merakım da yok..Yasakları sevmem de..Tıpkı sizin gibi ben de damak tadıma düşkünümdür..Ama biraz da bilinçli olmak gerekir..

    Patates,mısır ve pirinç unu hariç diğer unların hepsinin içinde gluten bulunuyor..Gluten ve buna benzer tahıl proteinleri, bağışıklık sisteminin regülasyonunu komple bozuyor..Normalde insan bağırsağı, tamamen diğer ortamlardan yalıtılmış vaziyettedir..Sindirilen besinler,proteinler vs hiçbir suretle kana geçmez..Ancak tahıl proteini çok küçük bir protein olduğundan ve insan biyolojisine aykırı bir yapıya sahip olduğundan tam olarak sindirilememekte ve kana karışmaktadır..Bu protein kana karıştığında T hücreleri uyarılmakta ve antijen prodüksiyonu başlamaktadır..Bu sindirilmemiş tahıl proteinlerinin yüzeyi pankreatik beta hücrelerine ve tiroid glandlarına çok benzediğinden T hücreleri, pankreas adacıklarına ve tiroit dokusuna da saldırmaya başlamaktadır..Bu sefer ortaya tip-1 diyabet, LADA yada hashimoto tiroditi gibi otoimmun hastalıklar çıkıyor..Bazen sadece hashimoto tiroditi görülüyor..Bazen ise hem otoimmun diyabet hemde hashimoto tiroditi görülüyor tek bir hastada..

    Özetle, sizde bu iki hastalığı oluşturan esas unsur birçok insandaki gibi tahıl proteini glutendir..Gluten özellikle paketlenmiş gıdalarda ürünün stabilitesini korumak ve raf ömrünü uzatmak için normalden çok daha fazla miktarda konulmaktadır ürünün içine üretici firma tarafından..

    MS hastalarında yapılan çalışmalarda glutenli ürünler diyetten çıkarılınca hastalık da gerilemiştir..Daha birçok otoimmun hastalığın patogenizinde gluten’in rolü büyüktür..Çünkü tahıl ürünleri insanın evrim sürecine tamamen ters ve oldukça yeni olan gıdalardır..Bu gıdalara karşı insanlar intolerans sahibiler..Bazı insanlar çocuk yaştan ciddi sensitive belirtileri gösterip çölyak hastası olurken, bazılarında glutene olan sensitive oldukça gizli kalıyor, zamanla bağışıklık sistemi bozuluyor ve yaşamın bir döneminde ortaya otoimmun hastalıklar çıkıyor..

    Yani bu hastalığı oluşturan esas 2 unsur vardır..Biri yeterince güneş görmemek yani D vitamini eksikliği diğeri ise tahıl proteini gluten ve gıda katkı maddeleridir..

    Anlayacağınız hasta olmanıza yol açan esas faktör Gluten’dir..Düşmanınızı bilin Esra Hanım..Düşmanınızı bilin ama gene de tahıl ürünleri tüketiyorsanız tüketin..Ama ben en azından bir hekim olarak bu tatsız uyarıyı yapıp antipatik olmak pahasına uyarmış olayım sizi ve diğer arkadaşları..

    İleride kimsenin tip-1 diyabet üzerine bir de MS hastası, lupus hastası vs olmasını istemem..Çünkü otoimmun hastalıkların hepsi temelde aynı soruna dayanıyor..(( Bu uyarıyı yaparak antipatik olduğum için kusura bakmayın..))

    Mesele budur..

    Daha ayrıntılı bilgi için;

    http://www.youtube.com/watch?v=xA5h93xz-6Q

    http://paleozonenutrition.com/2010/08/26/hashimotos-auto-immune-thyroid-disease-avoid-gluten-like-the-plague/

    • Eyüp Bey Merhaba,

      İnanın yazdığınız her bir harf benim ve bizler için oldukça önemli. Bir hekim olarak bizlere zaman ayırmanız, yorumlarınızla katkı sağlamanız ve bizlere destek olmanız tartışılmaz.

      Bahsetmek istediklerinizi gayet iyi anladım. Ki tip-1 diyabetim ve Haşimatom’un 1. dereceden akraba olmalarının sebeplerini de yorumunuzdan daha iyi öğrenmiş oldum.

      Glutensiz gıdalar tüketmek anladığım kadarıyla daha önemli olacak.

      Ben hayatımdan beyaz ekmek ve şekerli besinleri hemen hemen çıkarmış biriyim. Beyaz unla yapılan ve tek yediğim şey kaşarlı poğaça oluyor. Ama ortam değiştikçe elimin altında her zaman istediğim besinleri bulamıyorum. Mesela evimizde paketli ekmeklerden Ruşeymli ekmeği yiyiyoruz. Tadı harika. Ve buğdayın en iyi kısmı sizin de bileceği üzere Ruşeym. Bu vesile ile Ruşeym ile yapılan ekmekleri tavsiye ediyorum.

      Yazınızdan düşmanımızı da belirlemiş olduk; ‘Gluten’ 🙂 .

      Bu arada diyabetli olan birçok yetişkin bireyin Çölyak gibi bir riski olduğunu da vurgulamak lazım diye düşünüyorum. Kilo alamama ve kansızlık belirtileri sebebiyle Çölyak testleri de yaptırmıştım. İçimizde yani bloğumuzda hem tip-1 diyabetli hem de Çölyak’lı olduğun bildiğim arkadaşlarım da var. Ve özellikle de Çölyak’ta Gluten en büyük düşman. Çölyak’ın kanlısı diyebilirim.

      Bir de ben de D vitamini eksikliği çıktı. Bu sebeple doktorum 2 tüm D vitamini verdi. 15er gün ara ile içmemi istedi. Bu cuma günü 2. tüpü de içmiş olacağım 🙂 .

      Yorumunuz, yazılarınız ve katkılarınız için çoook teşekkürler.

      sevgiler

  5. Anlayışınız ve iyi niyetiniz için teşekkür ederim Esra Hanım..

    Gönül isterki her istediğimiz gıdayı gönül rahatlığı ile damak tadımıza göre rahatça tüketelim..Ama maalesef bu mümkün olmuyor..Ağzımıza alıp midemize indirdiğimiz her gıdayı tüketemiyoruz..Eğer tüketirsek ve ”sorun yok” sanırsak, bu gıdalar vücumuz için bir zehire dönüşüyor..

    Nitekim her canlının, evrimsel ve anatomik açıdan tüketmeye adapte olduğu gıda türü farklıdır..Mesela bir aslan kalkıp da meyve yemez..Yada bir keçi kalkıp da et yemez..Çünkü hepsinin tüketebileceği gıda türü belirlidir..İnsanın ise tüketebileceği gıda türü kuzenleri olan goril ve şempanze ile aynıdır..Yani sebze, meyve, et, fermente süt ürünleri, kuruyemişler gibi gıdalar bize uygundur..Eğer ”Bize uygun olan gıdalar dairesinin” dışına çıkarsak, bu hastalıklar peydahlanır..

    Şu anda sahip olduğumuz hastalıkların yüzde 90’ı ”evrimsel uyumsuzluk hastalığı”dır..Yani evrim sürecimize ve anatomik yapımıza göre gıdalar tüketmiyor ve yaşam sürmüyoruz..Bolca hareket etmiyoruz..Tüm arıza buradan kaynaklanıyor..

    Tahıl ürünlerini doğada kanarya ve ona benzer kuşlar tüketirler..Gluteni sindirecek ve etkisiz hale getirecek enzimsel ve yapısal donanıma sahiptirler..Oysa insan kalkıp tahıl ürünü tüketirse işte o zaman maalesef belasını buluyor..Hemen olmasa bile bir süre sonra başına ciddi bir hastalık geliyor..

    O yüzden gluten içeren tahıl ürünlerinden ve her türlü paketlenmiş gıdadan uzak durmakta fayda var..Ayrıca bolca güneşlenmek veya D vitamini takviyesi almanız da şart..

    D vitamini sanılanın aksine bir vitamin değil steroid yapıda hormondur..İnsan DNA’sında 2000’den fazla genin doğru çalışması için vücutta yeteri kadar D vitamini bulunması lazım..D vitamini insanı her türlü psikiyatrik ve fiziksel hastalıktan korumaktadır.Tam anlamı ile bir mucize diyebiliriz..

    Hatta çocuğunuzu da yeterince güneşlendirir yada D vitamini takviyesi kullandırırsanız, diyabet olmasını önleyebilirsiniz..En iyi D vitamini kaynağı güneştir..Önceliği güneşe vermek gerekir..Ama kış aylarında oral takviyeler kullanmak gerekebilir..Aşırı dozlardan kaçınmakta fayda var bu arada..D vitamini aşırı derecede faydalı..Çünkü D vitamini, T hücrelerinin aşırı sensitivesini bloke ederek otoimmun hastalıklara engel olmaktadır..

    Finlandiya, dünyanın en çok tip-1 Diyabetli hastasının yaşadığı ülkedir..Adamlar senelerce bu durumun nedenini araştırmışlar..Meğerse nedeni hergün baktıkları şey olan güneşten yeterince faydalanamamalarıymış..Onlar da D vitamini takviyesine başlamışlar yeni doğan çocuklarda ve tip-1 Diyabeti neredeyse haritadan silmişler..Tek yumurta ikizlerinde bile D vitamini hastalıktan koruyor..D vitamini düzeyi düşük olan çocuk tip-1 diyabete yakalanırken, d vitamini düzeyi yüksek olan çocuk hastalıktan korunuyor..

    http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/11705562

    Benzer şekilde D vitamini kanser riskini de yüzde 77 azaltıyor:

    http://www.news-medical.net/health/Vitamin-D-Overdose-%28Turkish%29.aspx

    Açıkçası çok kötü şartlarda yaşamalarına rağmen çingene çocuklarının çok az hastalanmalarının nedenini de ”bol güneş görmelerine” bağlıyorum..Bu çok ama çok önemli bir konu çünkü..

    • Eyüp Bey,

      D vitaminin önemini gayet iyi anlamış bulunuyoruz.

      Peki güneş dışında D vitaminini nasıl alabiliriz. Meyve, sebze ya da diğer besin maddeleri dışından örnek verebilirseniz sevinirim.

      Ki ben evde özellikle evin de güneş almasını sağlıyorum. Elbette güneş çok girince ve ev hamam gibi olunca güneşlikleri kapatıyorum ama yüzümü güneşe ay çiçeği gibi döndürüyorum. Yeterli olmayabilir bu güneş ama elimden geldiğince D vitamini salgılatmaya çalışıyorum.

      Bir de ben Dvit denilen bir D vitaminini içtim demiştim size. Bu vitamin eski iğne tüpleri gibi bir tüpün içerisinde. Bu vitaminden sadece 2 tane almam ve her tüp arasında 15 gün olması söylendi. Nedeni ne olabilir?

      sevgiler

  6. Bızlere bu degerlı bılgılerı verdıgınız ıcın gercekten sonsuz tesekkurler…Herbır cumlenızı saskınlıkla okuyorum Meger nekadar eksık bılgım varmıs Eyup Bey ıyıkı varsınız Tamamen degısmımıze yol actınız

  7. Eyüp bey verdiğiniz bilgiler için teşekkür etmekle birlikte sizde bir hekim ve konuyla ilgili fazla bilgisahibi olmaktan kaynaklı bir korku oluştuğunu sezinliyorum…
    Ancak gerçekten bu kadar korkmaya gerek yok! Eğer sağlıklıysanız herşeyden biraz biraz yiyin. Ama biraz biraz diyorum.
    Çünkü insanın fıtratına uygun olmayanı Peygamber efendimiz SAV asırlar önce söylemiş. Az yemek ve sofradan doymadan kalkmak…
    Ben de bir diyabetliyim ve bir çok diyabetli gibi benim için de yemek yemek bir zevk…ben diğer insanlar gibi saat geldi, acıktım, midem gurulduyor, yemek yemem lazım demedim… eğlenmek için yemek yedim, yemek yerken hayattan keyif aldım… ağzıma aldığım her lokmada keyif almaya baktım…
    daha çok şey yazabilirim ama lafın kısası sorun bu, yani insanoğlunun kendine hakim olamaması ve işi tadında bırakmaması…
    Yoksa her şeyi kararında yaptıktan sonra bir problem yok…
    siz de kendinizi bence daha fazla sıkmayın…

Esra Avcı için bir cevap yazınCevabı iptal et

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Diğer yazılar

%d blogcu bunu beğendi: