Alper Saruhan’ı artık hepimizi biliyoruz. Türkiye’deki tek tip-1 diyabetli basketbol oyuncusu. Sporun ve özellikle basketbol gibi saniyelerin önemli olduğu bir spor dalının diyabete engel olmadığını bize Profesyonel Basketbol Oyuncusu Alper Saruhan başlıklı yazımızda göstermişti. Bu arada ben, Eşref, Taha ve Anıl Kuyumcu (kendisiyle yeni tanıştım. Tip-1 diyabetli ve çölyaklı) hep beraber 9 Mart Cumartesi saat 14:00’da Türk Telekom-Anadolu Efes basketbol maçında Türk Telekom tribünlerinde Alper Saruhan’ın yanına olacağız. Ve dikkatle kendisini izleyeceğiz. Maç Darüşşafaka Ayhan Şahenk Spor Salonu’nda. Biletler 12 TL. Gelmek isteyen varsa biletini alsın ve gelsin. Bize eşlik etsin. Maç sonrası blogtan tüm detayları yazarım size 🙂
Ama bir de sporun bir başka dalı var. Gürkan Açıkgöz ‘hobi’ olarak başladığı koşuculuk serüveninde ilk maraton koşusunu yaptı Antalya’da. 42 km koştu. Biz daha oturduğumuz yerden kalkamıyorken Gürkan Açıkgöz tam tamına 42 km koşmuş arkadaşlar. Kendisini ayakta ve kalben alkışlıyorum. Ve alkışlayalım.
Yine söylüyorum. Özellikle çocukları diyabetli olan ailelerimize. Çocuklarımız sporcu olabilirler. Tip-1 diyabeti önlerinde bir engel gibi göstermeyin. Tip-1 diyabetli olup ta başaranlar var. Neden çocuklarınız başarmasın?
Buyrun Gürkan Bey ile Sn Buse Özel’in röportajını okumaya.
Bir Meydan Okuma Hikayesi
Gürkan Açıkgöz geçtiğimiz pazar günü Antalya’da düzenlenen Runtalya Maratonu’nda tam 42 kilometre koştu. Birçok insan için bile uzun bir mesafe olan 42 kilometreyi koşmak Açıkgöz için çok daha önemliydi. Çünkü o 20 yaşında tip 1 diyabet hastası olduğunu öğrenmişti ve bu koşu onun için hastalığına bir meydan okumaydı. Çünkü fizyolojik olarak, onun bu kadar uzun bir mesafeyi koşmasını engelleyen çok önemli bir etkendi diyabet. Koşarken bir yandan devamlı şekerini ölçüyor, düştüğü zaman kemerine koyduğu kuru meyveleri yiyor, özel hazırladığı mineralli suyundan içiyordu. Üstelik bununla da yetinmedi yakında 250 kilometre koşacağı bir maratona katılmayı hedefliyor. Yani bir diyabetli olarak 6 gün koşacak. Gürkan Açıkgöz bunları başarırken diğer diyabet hastalarına çok önemli bir mesaj vermek istedi: Hareket edin. Bir şekilde hareket etmek lazım. Bunu yapabilirsiniz.
Tip 1 diyabet doğuştan var olan bir hastalıktır. Sizde nasıl 20 yaşında çıktı?
Hızlı bir gece hayatı, sağlıksız beslenme, günlerce süren yorgunluk, halsizlik ve daha bir sürü şey. Sonra birden öğrendik ki şekerim fena halde. Üstelik tip 1 diyabet hastasıyım. Bazen bu durum geç ortaya çıkabiliyormuş.
Peki antrenmanları nasıl yapıyorsunuz? Herkes hemen 42 kilometre koşamaz hele bir diyabet hastası için bu süreç nasıl oldu?
Her sabah 06:00’da kalkıyorum ve haftanın 6-7 günü koşuyorum. Tabii bu saatte uyanmamak için kendinize birçok bahane bulabiliyorsunuz. Yaklaşık 5 yıl önce bir gün baktım ki pantolonlarımın içine sığmıyorum. Klasik diyabet hastası görünümüne bürünmek üzereydim. Bir göbek, hantallaşma başlamıştı.
Buna bir dur demek gerektiğini hissettim. Koşmaya başladım. Koştukça dünyada benim gibi birçok insan olduğunu gördüm. Örneğin ABD’de “Type 1” isminde bir grup var.
Doktorunuz bu duruma ne dedi?
Birçok doktordan görüş aldım. İlk başta karşı çıkanlar oldu. Hatta triatlona katılmak için sağlık raporu almak istedim. Vermediler. Neyse ki doktor seçme hakkı sayesinde doktorumu değiştirdim. Daha sonra raporumu alabildim.
Koşmak neleri değiştirdi hayatınızda?
Kan değerlerim birçok diyabetli hastadan çok daha iyi. Kullandığım insülini yüzde 40 azalttık. Hatta beni takip eden doktorum bile “sen diyabetli olduğuna emin misin” diyor. 6 kilo verdim ama yağ miktarım çok daha fazla azaldı. Şekerim inip çıktığında baş ağrılarım olurdu artık olmuyor. Kendimi uykulu, halsiz hissetmiyorum. Zihnim de daha berrak, daha iyi düşünebildiğimi hissediyorum.
Kendinize güveninizi de artırıyordur bir şeyleri başarmak…
Evet kesinlikle. Savaşçı bir yanım olduğu için de sabah 06:00’da kalkıp koşabiliyorum. Ama bu kadar uç noktada olmasa bile her diyabetli haftada en az 10 kilometre koşmalı.
Beslenme nasıl ve gününüz nasıl geçiyor?
Normalde sabah erkenden kalkıp koşanlar aç karnına koşuyor ama bu benim adıma bir risk. Kalkar kalkmaz şekerimi ölçüyorum, bir meyve yiyorum. Koşarken de şekerimi ölçmeye devam ediyorum eğer düşmüşse yine kuru meyvelerimden yardım alıyorum. Koşarken de bunları yapıyorum yine.
Yulaf, yoğurt, kuru meyvelerle karışım hazırlıyorum kendime. Yağa çok dikkat ediyorum. Şekeri ayarlayabiliyoruz ama yağ daha sinsice hareket ediyor. Gelip vücudunuza yerleşiyor. (Kaynak: Buse Özel, http://www.hurriyet.com.tr/saglik/22738352.asp)
Merhaba herkese,
Evet o maratonu ben koştum. Daha iyi bir süre hedefliyordum ama bu sonuç çıktı.
Güzel yorumlarınız için çok teşekkür ederim öncelikle 🙂
Her işte olduğu gibi hazırlık süreci önemli burada da. Aslında o gün koştuğum maraton bu çalışmanın bir sonucu diyebilirim. Dr. Eyüp Bey’in de anlattığı gibi spor herkesin ama özellikle de diyabetlinin yaşamında önemli bir yer tutmalı sağlık için.
Ben de sporu hayatımın bir parçası yapmak için kendime bazı yarış hedefleri koyuyorum. Bu maraton o hedeflerimden biriydi. Daha iyi bir süre bekliyordum evet ama, öncelikli amacım yarışı tamamlamaktı. Mutluyum başardığım için.
(Diyabet doğuştan – sonradan konusunda Buse hanımın böyle yazmasına ben sebep olmuş olabilirim. Asıl anlatmak istediğim Tip 1 Diyabetin istatistiki olarak daha erken yaşlarda belirdiği, Tip 2’nin ise daha çok yaşlılığa bağlı olarak ortaya çıktığı idi.)
Selamlar, sevgiler
Gürkan