Her şeyden önce size ve tüm diyabet ailesine merhaba diyorum.
Bende sakincasi yoksa kuzularimin hikayesini anlatmak istiyorum.
Hayatimiz her zamanki gibi devam ediyordu. Turkiye’den misafirlerimiz gelmis, cocuklarimiz ayri bir heyecanlanmisti. O yillarda buyuk oglum (Berat) 8.5, kucuk oglum (Arda) da 6 yasindaydi. Bir seyler ters gitmeye baslamisti. Ama anlayamiyorduk. 3 yasindan o gune kadar yatagini islatmayan oglum yatagini islatmaya baslamisti. Asiri derecede su iciyor, asiri derecede lavaboya gidiyordu. Artik gece yatagini kacirmasin diye esim le nobetlese kaldirmaya basladim. Gece lavaboya kaldirdigim zaman bilinc tam yerinde olmuyor lavabo yerine duvara yuruyordu.
Ne kadar devam ettigini bilmiyorum ama bir gun okuldan telefon geldi. Okulun hemsiresi Berat’in ders esnasinda sandalyede uyudugunu soyledi. Ben de durumu kendisine anlattim. Cok su ictigini, bundan dolayi da cok lavaboya gitmesi gerektigini, bizim de gece kendisini bir kac defa kaldirdigimizi, uykusuz kalabilecegini soyledim. Benim telefonumdan sonra hemsiremiz (Ruth) bu soylediklerimden cocugun diyabet olacabilecegini cikartip keton testi yapmis ( okulun 400 ogrencisi var ve 6 tanesi diyabet ). Tekrar bir telefon geldi ve Berat’in keton degerlerinin yuksek oldugu, diyabet hastasi olabilecegi, acilen doktora goturmemiz gerektigini soyledi.
Okuldan aldigimizda Berat kendindeydi. Yakinimizda olan universite hastahanesine goturduk. Bir kac tane test yaptilar, ardindan bayan bir doktor gelip oglumuzun diyabet hastasi oldugunu soyledi. Diyabet hastasi, cocukta ne kadar garip, yikildik. Goz yaslarimiz kesilmiyordu. Ama olmustu artik. Bundan sonra ne yapacagimiza bakacaktim. Oglumuzu 3. katta bir odaya yerlestirdiler. 2 tane doktor ve 1 tane diyetisyen 2 gun boyunca neler yapmamiz gerektigini anlattilar. Cok iyi anlatmislar ama biz o moral bozuklugu icinde bir sey anlamadik. Aile olarak goz yasina bogulmustuk. Beratim’i kac defa aglarken yakaladim o gunlerde. Bizi uzulmemizi istemedigi icin gizli gizli agliyordu. Hastahanede karbonhidrat sayimini anlatmislardi ama eve geldigimizde hicbir sey yoktu.
Bir elimizde insilun kalemi, bir elimizde terazi, bir yanda da hesap makinasi bir ogun yemek 2 saatten uzun suruyordu. Neyi nasil yapacagimizi bilmiyorduk. Internet derdimize care olmuyordu. Bu arada hastehanenin egitimlerine basladik. Karbonhidrat sayimini ve acil durumlarda ne yapmamiz gerektigini ogrendik derken Arda abisi gibi fazla su icmeye basladi. Aradan 39 gun gecmisti. Arda’ya sekerine bakalim dedigimizde kaciyordu. Esimle yakalayip sekerine baktik oldukca yuksekti. Onu da aldigimiz gibi direk hastahaneye goturduk. Ayni seyi soylediler.
Aradan iki yil gecti. Şu anda ikisi de pompa kullaniyor. Bizim ailemiz icin artik Tip 1 Diyabet bir yasam tarzi. Her sey sanki onceden nasilsa oyle devam ediyor gibi. Oyle alistik ki diyabet olmadigi zamanlar gibiyiz. Her 3 ayda bir 2 ayri yere egitim icin gidiyoruz. Bilgilerimizi tazeliyoruz. Bir gun bir sekilde Tip 1 diyabete cozum bulunacagina inaniyoruz. Bu arada unutmayin Tip 1 Diyabetli cocuklarin babalari da var.
Saglicakla kalin. Yazmak tekrar yasamak gibi.
Erol Bayram
Erol Bey Merhaba,
Öncelikle mailiniz için teşekkür ederim. Tip-1 diyabetle tanışma hikayeleri yeni tanışan diğer aileleri de olumlu yönde etkiliyor. Birbirimize rehber olmamız için de oldukça iyi olmakta.
Okulda tip-1 diyabetin teşhis edilmesi ve okul çalışanlarının dikkatini çekmesi için oldukça ilginç ve güzel bir durum. Keşke Türkiye’de benzer durumlar olsa. Maalesef buradaki çocuklarımız sizin çocuklarınız gibi şanslı değil. Ya uzun süre teşhis edilemiyor ya da yüksek kan şekeriyle ve hatta koma halinde hastaneye gittiklerinde öğreniyorlar.
‘Bu arada unutmayin Tip 1 Diyabetli cocuklarin babalari da var.’ cümleniz beni çook etkiledi. Tip-1 diyabetli çocukların annelerinin yaşadığı sıkıntıları ve hayatlarındaki olumsuz gelişmeleri birebir gördüğüm için babaları biraz geri plana atmış olabilirim ama eminim ki siz babalar da bu süreçte oldukça destekçisiniz. Bugüne kadar tanıdığım babalar içinde Kayseri’den İlker Bey ve Amerika’dan Bora Bey benim için örnek babalardandır.
Tip-1 diyabet her ne kadar kronik bir rahatsızlık olsa da sizin vurguladığınız gibi bir yaşam şekli olduğunu kabul etmekle başlıyor süreç. Bir rahatsızlık ya da bir hastalık gözüyle baktığımız sürece bir saplantı olarak büyüyor.
Tip-1 diyabetli bireylerle birlikte ailelerinin de tip-1 diyabetli gibi yaşamaları oldukça önemli. Maalesef tip-1 diyabetli çocukla diğer aile bireylerinin masalarını ayıran anlayışlar da bulunmakta.
Tekrar paylaşımınız için teşekkür ederim. Bu vesile ile de tip-1 diyabetli çocuğuna destek veren ve onun/onların hayatlarını farklılaştıran tüm babaları tebrik ediyorum.
sevgiler,