Hem Tip-1 Diyabetli Anne Hem Mühendis Hem De İyi Bir Savaşçı

Sizden GelenlerHem Tip-1 Diyabetli Anne Hem Mühendis Hem De İyi Bir Savaşçı

Hem Tip-1 Diyabetli Anne Hem Mühendis Hem De İyi Bir Savaşçı

Esra’nın notu: “Her Bulut Fırtına Doğurmaz” / Tip-1 Diyabetli Annenin Doğum Hikayesi yazısıyla Sevgili Melis ile tanışmıştık.

Bu sefer hem çocuğu hem de ergen tip-1 diyabetliler ve de aileler için bir deneyim paylaşmış. Her açıdan yine iyi bir rehber niteliğinde.

Melis’i takip etmek isterseniz Instagram hesabıhttps://www.instagram.com/melispinarkirac/

Evet şimdi Melis’in tecrübesine odaklanalım 🙂

Doğum hikayemin üzerine gelen yorum ve mesajlar hem beni çok mutlu etti hem de hüzünlendirdi aslında. Ben yaşadıklarımızı paylaşırken yaşadıklarımıza ortak birilerinin var olduğunu zaten biliyordum evet ama sayıca bu kadar çok olacağımızı ve istinasız hepimizin aynı yolu yürüdüğünü tahmin etmemiştim…

Sevindiren kısmı ise yola çıkmaya karar veren veya yolun çok başında veya ortasında olan ailelerin arkasından yetişebilmiş olmam.

Bir önceki paylaşımımdan zaten biliyorsunuz yazmıştım; yol uzundu ve sabır gerekti diye, Uzun yola kısa hikaye yakışmaz tahmin edersiniz ki. O sebepledir ki mucizenin şanına yakışır şekilde hikayeyi başından sonuna part part anlatayım istiyorum müsadenizle…

Bulut’la geçen vaktimizin dışında fırsat buldukça yazacağım belki aynı gün 2 part belki her güne 1 part, Bay Mucize’nin haleti ruhiyesine göre laf aramızda 🙂 💜 🙏

Ben Kimim?

Bir önceki postta part part doğum hikayemin tamamını en başından itibaren anlatmaya başlayacağımı yazmıştım bildiğiniz üzere.

Evet biraz başa dönüyoruz bugün ama az biraz daha başa. Tamam endişelenmeyin, 1988 yılına kendi doğum hikayemi anlatacak kadar başa degil. Ama gelen mesajlar ve yapılan yorumlar içerisinde farkettim ki sadece hamilelik düşünen veya hamile olan tip-1 diyabetli anne adayları yok, evlatları tip 1 diyabetli olup evlatlarının sağlığından ve geleceğinden, sosyal yaşamından endişe duyan, evladı için de bulunan şartlarda daha iyi nasıl olur diye araştırma yapan, çabalayan, dimdik duran o naif ve güzel kadınlar güzel anneler de var. Tıpkı benim rahmetli annem gibi. Bu sebeptendir ki doğum hikayesine başlamadan hemen öncesinde benim diyabetli olma hikayemi, kendimce irili ufaklı başarılarımı ve tip-1 diyabetli bir birey olarak sosyal hayatta hangi şartlarda neler yapabildiğimi özet halinde paylaşmak istedim.

Özür diliyorum ve söz veriyorum sevgili anne adayları; ben bi kendimi övüp hemen konumuza geri döneceğim. Tabiki şaka bir yana. Kendimi övmek değil asla niyetim. Yanlış anlaşılma olmasın. Sadece tecrübe paylaşmak ve işte başlıyorum.

Ben 18 yaşına yeni girdiğim ve üniversite sınavına hazırlandığım yıl şehir içi otobüs hattında, teyzem ve kız kardeşimle binmiş olduğumuz otobüs devrildi ve ciddi bir trafik kazası atlattık. Çok şükür ki ne bizde ne de otobüste bulunan herhangi birinde ciddi bir problem yoktu, Oldukça ucuz atlatmıştık.

Kazanın ardından geçen 15 gün içerisinde bende bir takım farklı belirtiler görülmeye başlamıştı önceleri sebebini anlayamadığımız. Gözlerimi açamıyordum, sürekli bir uyku hali, nefes alıp vermede güçlük, ciddi bir halsizlik ve tabi ki olmazsa olmaz deli gibi susama ve su içme hali…

Okula ve dershaneye gidip geliyordum ya da gidip uyuyup eve geri geliyordum desek daha doğru olurdu. Önceleri kazanın etkisini daha atlatamadığımı, üzerine üniversite sınavına hazırlık stresinin bindiğini düşünen arkadaşlarım ve ailem artık ciddi bir durum olduğunu anlamış ve herkes korkmaya başlamıştı ki babam beni hastaneye götürdü. Doktora şikayetlerimi anlattım bir bir ama anlamadı maalesef. Üstüne bana; “İdrar yollarında enfeksiyon var.1 diyip bir sürü ilaç verip eve geri gönderdi.

O gece sanıyoruz ilaçların da etkisiyle ben komaya girdim ve hastaneye kaldırıldım. Ben bir gecede 9 kilo vermiştim. Ertesi gün uyandığımda ben bana benzemiyordum. Bir de tabi gözlerim de artık eskisi gibi iyi görmüyordu. Her şey normalde olduğundan birazcık daha bulanıktı.

Derken ben uyandıktan sonra doktor benimle görüştü. Bana şeker hastası olduğumu, iyi ki trafik kazasını geçirdiğimizi, şeker hastalığımın gün yüzüne çıkmasına sebep olduğunu ve bundan sonrasında dikkat edilmesi gerekenleri anlattı. Never cry, always smile kuralını tabi bir de. Baş edebilirim diyordum kendi kendime. Alt tarafı şekerli şeyler yemeyeceğim diye düşünerek ergen aklımla.. Ailem hemen kabullendi. Bana da kabullenmem ve korkmamam gerektiğini, her şeyin eskisinden daha iyi olacağını söylediler ve hatta önce buna kendileri inanmış ki beni de buna inandırdılar.

Ama kimse bana hastaneden çıkacağımız güne kadar insülin kullanacağımı söylememişti. 10 gün hastanede kaldıktan sonra taburcu olacağım gün doktor ve insülin eğitmeni geldiler ve durumu anlattılar. Önce ağladım. “Ben kendime iğne vuramam, babam vursun.” diye. Ama kesinlikle kabul etmedi annemle babam. Direndiler. Zorlansalar da; “Sen yapacaksın, dimdik duracaksın, kabul edip diyabetle arkadaş olacaksın.” diye.

O gün orada ilk kabullenişi yaşadım aslında ve ilk uygulamayı yaptım. Bugün bile hatırlayınca kalbim pır pır eder ellerim soğur.

Eve çıktıktan sonra her şey daha kolay olacak sanırken sıkı bir diyetle birlikte bir de tabi çikolata istemeler, meyve suyuna susamalar başladı. Geçmiş olsuna gelenler de anlaşmış gibi kek yapıp pasta alıp gelmesinler mi! Annemler hiç sakınmadı. Herkes karşımda yedi içti. Çünkü annem her zaman; “Bu 4 duvar arasında olmayacaksın. insan içine karışacaksın. İnsanların alışkanlıklarını değiştiremezsin. Buna alışman lazım. Senin güçlü olman lazım.” dedi. Ve ben buna alışmaya çalıştım sayesinde başardım da 🙈 🙏 😁 👍🙈 🤫 🙄 😉

İyileştikten sonra normal hayatıma dönmüştüm (Laf aramızda rüyamda yediğim patates kızartması içtiğim kolaları kendime saklıyordum.). Okul, dershane, ev üçgeninde gidip geliyordum, Tek fark artık yanımda sefertası taşıyordum.

O sene sınav vardı. Buna rağmen annemler kendimi sıkmamamı istersem mezun olduktan sonra sınava yeniden hazırlanabileceğimi söylediler. Çaktırmamaya çalışıyorlardı. Ama stres yapar ve hastalanırım diye korkuyorlardı. Ben biliyordum, Sınav sonucuna göre bakarız diyordum. Ama aslında onlar sınava girmemi istemiyorlardı.

Neyse… Gel zaman git zaman sınav günü geldi. Benim dışımda herkes stres. Sınav bitti, sonuçlar açıklandı. Puanım gayet iyiydi. Vir dahaki seneye kalmak istemedim ve tercih yapacağımı söyledim. İşte hikayenin tam burasında çok bilmiş akrabalar ve yakın ahbaplar “E artık şehir dışında da okuyamaz, Tek başına nasıl yapsın ki! Yazık puanı da ziyan olacak.” demeye çoktan başlamıştı. Annem, ah canım annem. Babamla bu söylenenlere inat hepsine gereken cevabı; “Benim kızım aciz değil! Sadece şeker hastası.” diyerek ve beni şehir dışına okumaya göndererek vermiş oldular. Her zaman yanımda olamayacaklarını, kendi sorumluluğumu almamı, ayaklarım üzerinde durmamı istediler. Bana bir telefon kadar uzak olduklarını söylediler. İyi ki de öyle yaptılar. Yaşadığımız şehir olan Sakarya’yı en son tercihe yazdık. O kadar yani.

Ve artık yepyeni bir macera yepyeni bir hayat başlıyordu benim için. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Makine Mühendisliğini kazanmıştım 2007’de ve artık üniversteliydim. Okurken kendime yeni bir doktor buldum Eskişehir’de. İlaçlarımı temin edebileceğim sürekli bir de eczane. Yurt yönetimiyle de konuşmuştum. İlaçlarımı memur odasındaki buzdolabında saklayabilecektim, Oda arkadaşlarımı ve yakın arkadaşlarımı da bilgilendirdim acil durumda ne yapılması gerekir diye. Her şeyi berrak bir şekilde olduğu gibi yaşamaya hazırdım. Her şey tamamdı,

Hiç bir zaman yaşıtlarım tarafından ötekileştirilmedim ya da garipsenmedim de. Aksine sağolsunlar hep yardımcı oldular. Dört dörtlük bir üniversite yaşamım oldu, Diğer gençlerden farksız bir şekilde dolu dizgin yaşadım.. Öyle böyle zaman akıp geçti. Kendi ayaklarım üzerinde kendi ihtiyaçlarımın bilincinde.

Tip-1 diyabetimle 5 yıllık üniversite hayatım artık bitmişti, Bu süreç içinde annemi de kaybetmiştik maalesef. Ama her şey onun istediği gibi kaldığı yerden devam etmişti. Hayatın akışının hep devam ettiği gibi…

Ee artık akrabaların dediği gibi koskoca makine mühendisiydim ve iş bulup çalışmalıydım. İş arayışı ve devamında mülakatlar.. Ben iş görüşmelerine asla kendimi eksik hissederek gitmedim. Çünkü bende yanlış olan bir şey yoktu. Diyabetsiz bireylerden bir eksiğim yoktu. Onların başarabildiklerini, belki de fazlasını, ben de başarabilirdim. Bunu biliyordum ve bundan emindim, ben inandığım için ve kendimden emin konuştuğum için bunun asla problem olmayacağını belirttikten sonra inanın bana asla problem olmadı. asıl problem bir kadın olarak makine mühendisi olmam ve üretimde çalışmak istememdi, Bu tabi ayrı bir konu başlığı… Ve ben 3 sene bir inşaat sektöründe, 4 sene de otomotiv sektöründe toplamda 7 sene hem bir kadın olarak hem de tip-1 diyabetli bir birey olarak üretim mühendisi olarak çalıştım, Üretim ve ekip yönetimi, sevk ve organizasyonundan sorumluydum. İşimde de gayet iyiydim de ne yalan söyleyeyim.

Hamileliğimin erken dönemine kadar da bir fiil çalıştım (Niye ayrıldığımı doğum hikayesinde yine konuşuruz ). Ne diyabetim ne de başka bir şey. Hiç bir zaman önüme çıkan bir engel olmadı. Zorluklar tabiki oldu zaman zaman ama engel asla. Ben de asla buna izin vermedim…

İsyan asla etmedim, Ben diyabetimi sardım sarmaladım, onunla yaşamaya onunla başarmaya baş koydum, Tamam dört dörtlük de değil her zaman. Belki değerlerim arada, sınırları da esnetebiliyorum ama kendime güveniyorum, Diyabetimle yaşamaya olan alışkanlığıma, edindiğim bilince güveniyorum. Hala okuyup araştırıyorum bilmediğim yeni şeyler var mı diye…

İşin özü biz diyabetlilerin sıkça kullandığımız şu cümledeki gibi; “Diyabet korkulacak, kaçılacak, yok sayılacak bir şey değil. Hastalık değil, bir yaşam şeklidir…”

Ben çok şanslıydım. Benim bilinçli bir diyabetli olarak yetişmem için uğraşan ebeveynlerim vardı. Bugün olduğum kişiyi sayelerinde oldum, Dilerim her diyabetli çocuk en az benim kadar şanslı olur 😁 🙄 🌼🙏 😁🙏 🥳 😁 😁

Devamında doğum hikayesinde görüşmek dileğiyle  🙏🥰

 

3 YORUMLAR

  1. Esra Hanım tip1 diyabetliyim ve sağlık güvencem olmadığı için Lantus alamıyorum. Lütfen benimle iletişime geçer misiniz. Mail adresimi aşağı yazıyorum

Bir yorum yapın.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Diğer yazılar

%d blogcu bunu beğendi: