Tip-1 Diyabet Kötü Değil, Özel Bir Yaşam Şekli
Ben tip-1 ile Ocak 2017 de tanıştım.
En başta kabul edemedim kabullenemedim. Neden ben? Niçin? Ne yaptım da böyle oldu dedim. Yıllarca profesyonel spor kariyeri olan bi adam nasıl olabilir diye. Bir sürü nedene bağladım. Şundandır dedim, bundandır dedim. Araştırdım. Yok ilaçtan olabilirmiş, yok aşıdan, yok ameliyat sonrasından diye. Her şeyi bi nedene bağlamaya çalıştım ama işin komik yanı Kasım ayında ameliyat oldum, Aralık’ta aşı yaptırdım falan diye bi türlü karar veremedim 🙂
Sonuçta oldum. Ne önemi var ki sebebinin diye zamanla alışmaya başladım.
İlk başlarda çok korkuyordum. Hastanede yatarken insanların halini gördükçe artık herkesten önce öleceğime, bi yerime bi şey olacağına, diyaliz hastası olacağıma, parmaklarımın kesileceğine falan inanmaya başladım. Çünkü yattığım bölümde hep böyle insanlara rastladım. Yattığımın 2. günü biri vefat etti. Şekeri hep yüksek diye kalbi zarar görmüş, kaldıramamış. Birinin parmaklarını kestiler. Ve bunları birebir görünce hayattan hepten soğudum.
Ne yazık ki benim çevremde eşimden, ailemden başka bana psikolojik anlamda destek olan olmadı. O kadar şanslı değildim. Belki inanmazsınız ama öz amcam hastanede yatarken beni aradı geçmiş olsun demek için ve cümlesinin sonunda “ah yeğenim şeker hastası olacağıma kanser olmayı tercih ederim.” dedi bana 🙂 Sonrasını siz düşünün halimi…
Anlayacağınız o dönemde hayattan hepten soğudum. İlk yattığım zaman asistan doktor aklınca teselli vermek için eşime; “Dikkat ederse 70 yaşına kadar atar.” dedi 🙂 …..
İşte ben böyle bi ortamda tanıştım rahatsızlığımla. Çoğu insan kadar pek şanslı değildim.
Taburcu olma zamanımız geldi. Şekerim alt seviyelere inmişti. Ben asidoza girerek yatmıştım hastaneye . Her şey toparlanmıştı. Taburcu olunca diyetisyene gittik. Diyetisyen de saçma sapan bir konuşma ile daha da moralimi bozmuştu. Doktorlar desen aynı. Kimse kimsenin umurunda değil. Tek bir hedef var, hastayı toparla gönder ama psikolojik durum kimsenin ne umurunda, ne de farkında.
Tip-1 diyabette tek bir şeyi farkettim; PSİKOLOJİ
İnanın her şeyden en önemlisi psikoloji ki ilk tanışan insanlarda bu çok önemli. Verilen bilgiler tek düze ezber bilgisi. Saçma sapan diyet. Hemşireleri onlara söylenen sabit bilgilerle bilinçlendirmeye çalışıyor hastaları. Doktorlar da öyle ama öyle olmaması lazım.
Neyse bu süreci düşe kalka atlattık. Sıra geldi sonrasına 🙂
Birkaç ay böyle devam etti. Bilinçsizce verilen bilgilerle takıldık. Ara sıra hipoglisemiye girdik. Ara sıra şekerimiz düşmedi. Öyle böyle çat pat devam ettik. Çünkü bize verilen bilgiler çok kafa karıştırıcı ve bunaltıcıydı. Hayatımızda ilk defa karşılaştığımız bi şeyle sanki 20 yıldır farkındaymışız gibi bilgiler verildi. Biz de öyle devam ettik.
Sonra baktık olmuyor. Zaten takıntılarda başlıyor bu hastalıkla. Sürekli araştırdık. Yanlış anlamayın ota çöpü değil hastalığı araştırdık 🙂
Ha bu arada tip-1 diyabette hiçbir ot çöp işe yaramıyor. Bundan emin olabilirsiniz 🙂 🙂 🙂
Neyse dediğim gibi araştırdık araştırdık. Bayağı araştırdık. KB sayımını öğrendik. Tarttık, biçtik. Neyin neye sebep olduğunu, ne yapmamız gerektiğini sürekli araştırdık. Araştırdıkça bilinçlendik öğrendik. Öğrendikçe durum daha iyiye gitti.
Her defasında 10 insulin yap, ye sonra hipoglisemiye gir ya da 300 lerde takıl olayı bitti. Olması gereken düzeylerde takıldık. Hep böyle oldukça hayata daha pozitif baktık daha iyimser olduk. Eskiden “neden ben” sorusunu soruyorduk, şimdi “çok şükür vardır bir hayır” diyoruz.
Mesela babam da tip-2 ama hiçbir şey umurunda değil. Şeker düzeyi 200 olunca bayram ediyor. Sebep; bilinçsiz ve bilinçlenmek istemiyor.
Bu iş ilk başta sizde bitiyor. Öğrenmek istemezseniz hiçbir doktor hiçbir hastane size fayda etmez . Kötü olursunuz, doktora gidersiniz düzeltirler. Sonra yine aynı tekrar, aynı tekrar.
İlk başta canınızın ne kadar değerli olduğunu kabullenmek zorundasınız. Hayatınızdan “bi şey olmaz”, “ya ne olacak” sözcüğünü atmak zorundasınız. Her şeyden önce diğer insanlardan farklı olduğunuzu, sorumluluk sahibi olduğunuzu kabul etmek zorundasınız. Kötü anlamda değil, iyi anlamda.
Tip-1 diyabet kötü bir hastalık değil. Çaresi olmayan bir hastalık değil. Aksine özel bir hastalık. Hayat size sorumluluk yüklüyor.
Tek yapmanız gereken yediğinizi bilmeniz ve ona göre insulin dozunuzu yapmanız. Yav çok mu zor veya ağır? Pankreasınızın yapması gerekeni size elinizle yapıyorsunuz. Bir organınızın yapması gerekeni başka bir organla yapıyorsunuz. Bunun nesi kötü?
Ha şimdi diyeceksiniz ki; “öfff nedir iki de bir, her defasında, yok onu say yok onu hesapla. Televizyonun başında saatlerce boşa zaman harcanıyor ya da ellerde telefon saatlerce bi şeyler kurcalanıyor da yenilen 2-3 şey mi hesaplanamıyor.
Canımızdan çok mu önemli? Kesinlikle değil.
Konumuza gelecek olursak tip-1 diyabete meydan okuman ;
- Bilinçli olmak.
- Sorumluluk üstlenmek.
- Bişey olmaz ne olacak sözcüğünü hayatımızdan atmak.
- Sağlıklı ve Düzenli yaşamak.
İstediğiniz kadar yiyin ama bilin ki yemeseniz daha iyi. Sonuçta sağlıklı yaşamak için sağlıklı beslenmek gerek.
Ama bilin ne yediğinizi ve ona göre müdahale edin.
Spor yapın. İnanın çok zevkli. Belki başlarda sıkıcı gelebilir ama sonrasında bağımlılık yapıyor 🙂
Hayata pozitif bakın. Bu herkes için geçerli.
Tip-1 diyabet bir kanser hastalığı değil. Çözümü olmayan bir hastalık değil. Bunu bilin ve öyle yaşayın.
Rabbimden gelen bir şey bu ama çözümü olan bir şey çok şükür..
Baran Aygören