20 Yıllık Tip-1 Diyabetimin En Güzel Yılı

DM ve Hamilelik20 Yıllık Tip-1 Diyabetimin En Güzel Yılı

20 Yıllık Tip-1 Diyabetimin En Güzel Yılı

Bu sefer Sevgili Pelin’in tip-1 diyabetiyle geçirdiği hamilelik tecrübesini sizlerle paylaşma zamanı…

Tip-1 diyabetli ve hamilelik süreci geçirmiş akranlarımız deneyimlerini paylaştıkça, anlattıkça diğer akranlarına eminim rehber niteliğinde olacak. Bu sebeple tip-1 diyabetle hamilelik sürecini anlatmak isteyenler bana esra@diyabetimben.com mail adresinde yazabilir.

20 Yıllık Tip-1 Diyabetimin En Güzel Yılı

Belki harika bir başarı öyküsü değil ama belki birilerinin hayatına dokunurum, belki birileri bundan ders çıkarır, belki bir tip-1 diyabetli gencin hayatında ufacık bir katkım olur, belki bir diyabetli kadının anne olmasına vesile olurum, belki bir diyabetli çocuk annesine umut olurum diye geçtim bilgisayarımın başına. Çünkü hamileliğim boyunca hep tip-1 diyabet ve gebelik ile ilgili bir şeyler okumaya güzel haberler duymaya çalıştım. Çünkü insan hep iyi şeyler duymak istiyor o zamanlar…

2001 yılında 9 yaşındayken klasik ketoasidoz ile tip-1 diyabet tanısı aldım.

15 gün yoğun bakımda kaldıktan sonra tamamen hayatı değişmiş ve birdenbire büyümüş olarak hastaneden çıktık. Uzun yıllar annemin çabaları ve sıkı doktor takipleri ile kontrollü giden bir diyabetim vardı. Tabii o zamanlar diyabet teknolojileri bugünkü kadar gelişmemiş, kalem insülinler bile yokken flakondan, o turuncu kapaklı enjektörlerle, yapardık insülinlerimizi… Gene de o zamanın şartlarında güzel devam ettiğimi düşünüyorum.

Ama hiçbir zaman diyabetini kabullenmiş bir insan olmadım… Her zaman isyan ettim, gizledim, mutsuz oldum… Ta ki 2019 yılı yazında Hilal Abla (Instagram: herdemay) ile tanışana dek. Tesadüf bir şekilde plajda pompam ile denize girerken beni görmüş ve belki de yıllar sürecek olan gönül bağı ve dostluğumuzun başlamasına vesile olmuştu. Dünyalar güzeli oğlu Ömer Deniz benim yıllardır asla kabullenmemiş olduğum tip-1 diyabeti, 7 yaşında 5 yıllık tip 1 diyabetli olmasına rağmen o kadar olgun bir şekilde kabullenmişti ki kendimden utandım. İyi ki tanıdım sizleri…

2017 yılından beri evliyim. Anne olmak inanılmaz bir sorumluluk, inanılmaz bir özveri istiyor ama ben daha diyabetini kontrol altında tutamayan ve bunu belki de hala kabullenememiş bir insandım… Nasıl anne olabilirdim ki?

9.9 HbA1c ile sevgili doktorum Doç. Dr. Oğuz Kaan Ünal’ın kapısını çaldım. “Ben anne olmak istiyorum. Ama biliyorum bu şekilde mümkün değil.”

Kısa bir yolculuk değildi biliyorum. 2 yıllık bir süreçten bahsedeceğim size…

Yapmamız gereken aslında basitti sık şeker ölçümleri, belki sensör… O zamanlar kalem insülin kullanıyordum ama inanın bazen şeker aletimin yerini unuturdum. 2 gün ölçmediğimi bilirim. Evet kesinlikle iyi bir örnek değilim ama eminim benim gibi birileri var ve belki tesadüfen bu yazıyı okurlar ve onların da hayatları değişir diye yazmak istedim.

Yorucu bir mesleğim var ve zor çalışma şartlarına sahibim.

4 yıllık veteriner hekimim ve cerrahi asistanıyım. Bazen 2-3 saat süren ameliyatlarda hiçbir şey yemeden, uzun saatler boyu ayakta kalıyorum. Bu da zaten çok da iyi gitmeyen şekerlerimin iyice bozulmasına ve her şeyin alt üst olmasına sebep olmuştu. Oğuz Kaan hoca ile öncelikle buna el atmamız gerekti. Hayatımı düzene sokmak için karbonhidrat sayımını iyi bilen bir diyetisyen ile çalışmaya başladık benim yoğun tempoma uygun bir diyet listesi ile. Çünkü her birey farklıdır ve her program herkese uygun değildir. Ama bilmem gereken ilk şey öncelikle sen önemlisin Pelin! Sen yoksan hastalarına bakamazsın.

O yüzden bu mantıkla atladığım öğün ve ara öğünlerimi düzene soktum. Uzun süreli açlıklarımı düzenledim. Hayatıma sporu dahil ettim. Sık ölçümler yaptım hayatıma sensörü dahil ettim (Ben libre kullandım.) ve 3 ayın sonunda 7.2 HbA1c’ye inanamadım, havalara uçtum. Ama yılmak yok yola devam! Yine bir şeyler istediğim gibi değildi. Hala yolunda gitmeyen şeyler vardı… “Hocam ben insülin pompasına geçmek istiyorum.” dedim. 2019 yılının Mayıs ayında pompa kullanmaya başladım ve yıllardır ön yargılar ile kaçtığım pompa sayesinde 6.2 HbA1c ile hamile kaldım.

Hamile olduğumu bebeğim 3,5 haftalıkken öğrendim.

Hamilelik geçmişi olan anneler bilir beta HCG 33’tü yani bayağı erken öğrendik… Çok değerli Ercan Hoca’nın (Prof. Dr. Ercan Tuncel) sayesinde çok sevgili kadın doğum doktorum İsmail Bey (İsmail Küçükerdoğan Bursa Pembe Mavi Hastanesi) ile ilk randevumuza gittik. Daha kalp atışı bile oluşmamıştı…

“Gebelik boyunca hem hipoglisemi hem de hiperglisemi yaşamak çok riskli ama birini tercih etmemiz gerekirse eğer hiperglisemiyi tercih ederiz.” demişti doktorum. “Vücut yüksek şekeri bir şekilde tolere edebilir ama 70’in altını çok görmeyelim.” demişti doktorum.

Ama gerçekler inanın öyle olmuyor. Endokrinoloğum hep der k;i “Dümdüz ip gibi asla gitmez. Bu hiç gerçekçi değil.”

6+2 haftalık hamileyken 40 şekerle “Onu kaybettim.” diye ağlayarak hastaneye gittiğimizi hatırlıyorum. O gün ilk kez kalp atışını gördüm. Göğsünden çıkacakmış gibi o kadar güçlü atıyordu ki! “Evet bu benim bebeğim.” dedim. Güçlü ve benimle kalacak. Biz ikimiz çok daha güçlü olacağız…

Gebelik ilerledikçe insülin ihtiyacınız hep artacaktır.

Çünkü plasentadan salınan hormonlar şekeri inanılmaz etkiliyor.

Mesela ben hamileliğin başında günlük 30-35 ünite insülin kullanırken (bazal ve bolus toplam) doğuma giderken 72 üniteye çıkmıştı. Bu doz ve doğum yaptığım gün gene yarıya düştü. O yüzden endişe etmeyin…

Her zaman endokrinoloğunuz, kadın doğumcunuz ve varsa diyetisyeninizle birlikte iletişim halinde olun.

İlk trimester bitmişti. Ben hamileliğe adapte olmaya çabalıyor bir yandan da çalışıyordum ve engel olamadığım çok fazla hipoglisemi yaşıyordum. Bir sonraki HbA1c 5.2’ydi… İnanamadım. Hayatımda ilk defa normal sınırlarda bir değer görmüştüm. Ama bu da sık yaşadığım hipolardan dolayı olmuştu.

Bir süre sonra kendinizi anlıyorsunuz ve her şey düzene giriyor. 2. trimestere girerken pandemi çıktı ve evlere kapandık. Çalışmayı bırakmak zorunda kaldım.

Zaman öyle böyle geçiyor ama normal insanlar ayda bir kontrole giderken biz 2 haftada bir görmeye gidiyorduk oğlumuzu ve doktora ilk sorduğum soru her zaman “Kalbi atıyor mu?” oluyordu. Çünkü diyabetli annelerde gebeliğin her döneminde sebepsiz kayıplar olabiliyordu ne yazık ki… (Yükselen HbAıc’nin oksijen taşıma kapasitesinin az oluşuna bağlı olarak gelişen doku hipoksisi, maternal metabolik asidoz sebebi ile.)

21. haftada detaylı USG yapıldı. Diyabetli annelerde fetal EKO endikedir. O yüzden bir perinataloğa gitmeniz daha uygundur. (Bursa’da Prof. Dr. Yalçın Kimya ve Doç. Dr. Mehmet Özgür Akkurt) Her şey normaldi. 3. trimesterde, HbA1c 5.9 olmuştu. 32. haftadan sonra her hafta kontrole gittim ve NST’de bebeğin kalp atışları her hafta kontrol edildi. Annenin şekeri çok yüksek seyretmemesi gerekiyor. Çünkü yükselen şeker sebebi ile bebekten insülin hormonu salınır ve bu, bebekte büyüme hormonunun salınmasına ve özellikle 3. trimesterde bebekte glikojen depolanmasına yani fazla kilo almasına neden olmaktadır. Demem o ki; çok sıkı bir takip gerekiyor. Şanslıydım ki çok iyi ve tecrübeli bir doktor ile bu sürecimi geçirdim.

Diyabetli annelerde, 38-39 haftada bebeğin alınması gerekiyor.

Diyabetli annelerde, 38-39. haftalarda bebeğin alınması gerekiyor. Son haftalar bebek için çok risk taşıyor.

Diyabetli annelerin bebeklerinde akciğerler normalden çok daha geç gelişir. Bu sebeple normal bebeklere oranla respretuar disstres sendrom gelişmesi 4-5 kat daha fazladır. O yüzden doğumdan 24 saat öncesinde kortizon Celestone (betamethasone) kas içi olarak yapılıyor. Bunu her doktor önermeyebilir. Benim hem kadın doğum doktorum hem de endokrinoloğum önermişti. Tabi şekeri etkileyen bir uygulama. 1 gece önce yattım hastaneye ve saat başı şeker takibi yapıldı. Ama anormal bir durum şekillenmedi. Söylediklerim sizi asla korkutmasın. Önce kendinize ve bebeğinize, sonra doktorunuza inanın ve güvenin.

Doğuma ilişkin bir diğer detay da operasyona girmeden önce insülin pompanızı çıkarıyorsunuz

Ve damar yolundan %5 Dekstroz ve kristalize insülin karışımı operasyon boyunca veriliyor. Operasyondan sonra gene pompaya dönüyoruz ve hamile kalmadan önceki bazal insülinlerimizi ayarlıyoruz.

Biz 38+6 da sezaryen ile kavuştuk mucizemize…

Sezaryen o kadar da kulağa kötü gelmesin. Yaram inanılmaz hızlı iyileşti, çok çabuk toparladım. Operasyondan 5 saat sonra yürüyordum. Sakın kendinizi salmayın.

Çok sıkmadan bir de bebeğe ilişkin bir iki önemli detaydan bahsetmek istiyorum.

Diyabetli annelerin bebeklerinde doğum sonrası hipoglisemi şekillenebiliyor. İlk 24 saat 40’ın üzerinde olması gerekiyor. Bizde 51 çıkmıştı ama bebeğim yeterli beslenemediği için ertesi sabah 28’e düşmüştü. Bu sebeple buna çok dikkat etmenizi, gece boyu bebeğinizi gözlemlemenizi öneririm. Doğumunuzda tecrübeli bir yeni doğan doktoru olması sizin de içinizi rahatlatacaktır.

Her şey kulağa çok güzel geliyor olabilir ama Gönenç’e kavuşmak için 2 yıl mücadele verdim.

Tip 1 diyabetli, bebek sahibi olmak isteyen, anneler, inanın biz çok güçlüyüz ve mucizelerimiz… Onlar için her şeye değiyor. Nazen günde 20 kere parmak uçlarımı deldim. Her gece 3 saate bir şekerime bakmak için saatimi kurdum. Ama hiçbir önemi yok.

Gönenç 3 aylık oldu ve ben bunları yazarken kucağımda uyuyor ya çok şükür diyorum. Her şeye değermiş annelik… Sevgili ebemiz Semra Hanım’ın (Instagram: ebesemka) bi sözü hep kulağımda “Bedeli her ne olursa olsun kucağındakine değer.”

Dilimin döndüğünce tecrübelerimi paylaşmak istedim. Çünkü bazen yalnız olmadığını bilmek iyi geliyor. Hayatta her zaman pozitif kalamıyorsun. Umutsuzluğa kapılmadık mı tabii ki kapıldık. Ama inanın ki tünelin sonunda ışık var ve o ışık öyle bir ışık ki koşarak ulaşmak istiyor insan… Hem kadın olarak hem de tip-1 diyabetli olarak biz her şeyi başarabiliriz…

Tüm diyabetli annelere ve anne adaylarına sağlıklı bir hamilelik diler sevgi ile kucaklarım…

Mucizelerine sımsıkı sarılın!

Pelin

 

1 Yorum

Bir yorum yapın.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Diğer yazılar

%d blogcu bunu beğendi: