Tip-2 diyabet ve hamilelik süreci
Sevgili arkadaşım Esra’nın yazılarını ve yorumları büyük bir keyifler ve merakla takip ediyorum. Sizin yazınızı görünce, bir tip-2 diyabetli olarak yaşadığım tecrübeyi paylaşmak istedim.
Ben 7 yıllık evliyim, 31 yaşında evlendim ve 34 yaşımda hamileliğimi yaşadım. Şimdi 36 yaşında 3 yaşında bir kız çocuğu annesiyim Allah’ın izni ile.
Hamileliğim boyunca pek çok komplikasyona maruz kaldım. Bu anlamda oldukça zor bir hamilelik geçirdim. Hamileliğimin, yanlış hatırlamıyorsam 4. ayındaydı, şeker yüklemesi yapıldı ve “Gestasyonel Diyabet” tanısı koyuldu. Benim için inanılmaz bir şeydi. Yani şimdiye kadar kolay kolay hasta olmamış ve hastane yüzü görmemiş biri olarak pat diye ‘diyabetlisin‘ denmesi ben çok korkutmuştu önceleri. Hele bir de deli gibi internette bu konuyu araştırıp okuduklarım yok mu?!!! Tam bir felaketti benim için ve tabii böyle bir durumla ilk defa karşılaşan ailem için de.
Öncelikle hemen bir diyetisyene yönlendirildim. İnsüline gerek görülmedi. Ancak sürekli takip altındaydım. Eğer diyet ile şeker oranım düşme göstermeseydi insüline başlanacaktı ki Allah’a şükür buna gerek kalmadı. Zor muydu? Evet, zor bir süreçti. Çünkü ben ki bugüne kadar hiç bir yemek kısıtlaması yapmamış, çocukluğundan beri zayıf olduğum için çevresi tarafından eleştirilmiş, ömrüm boyunca hiçççç diyet nedir bilmemiş, keza buna ihtiyaç da duymamış biri olarak, birden kuş kadar yememi söyleyen, hamuru, tatlıyı, karbonhidratı vs… kesmemi söyleyen katı bir diyet listesi ile karşı karşıyaydım.Hamur işlerine ve tatlıya da dayanamam. Üstelik de hamileyim… Düşünün halimi…
Amaaa, işte burada annelik devreye giriyor. İçinizde taşıdığınız canın sağlığı o kadar sizin kendinizin tercihlerinin önüne geçiyor ki, canınız sıkılsa da “yeter ki o sağlıklı doğsun” düşüncesiyle her şeye razı duruma geliyorsunuz.
Bir kere, kahvaltılıklarım tamamen değişti. Şöyle örnekleyeyim; Hamileliğim de “gestasyonel diyabet” tanısı konulana kadar her sabah işyerimde yaptığım kahvaltı şu şekildeydi: koca bir omlet, kaşarlı tost, 1 büyük su bardağı elma-portakal-havuç karışımı meyve suyu ve bir de su böreği…. Devasa bir kahvaltı bombası… Tabii o zaman bunu bilmiyordum, ha babam yiyordum. Özellikle belirtmek isterim bu herkes de böyle olacak diye bir kural yok. Sonuçda potansiyelim varmış ve hamilelik bu durumu tetiklemiş. Eh ben de bilmeden yediğim, yüklediğim besinlerle de bunu desteklemişim anlaşılan. Nitekim, artık kahvaltılarım bu olaydan sonra ; 1 yumurta katı haşlanmış, az tereyağı, maydanoz, (ben Allah’tan yaz annesiydim), salatalık, domates, 2-3 tane zeytin ve az yağlı beyaz peynir. Allah’ım, poğaça yok, kek yok, tost yok. Yok Allah yok… San ki kıtlıktayım. Ha bu arada çok sevdiğim dolma da yok. Pirinç inanılmaz derecede şekerimi yükseltiyordu. Bol bol zeytinyağlı sebze ve meyve yedim, ceviz yedim. Muzu azalttım. Anlayacağınız katı bir diyetten geçtim. En kötüsü de neydi benim için biliyor musunuz? O zamanlar yani 2009yılında henüz Splenda yoktu. Sakarin ve Aspartam vardı. Bebeğe zararı olmasın diye bunları da kullanamıyordum. Eee çayımı da tatsız acı olarak hayatım da içemem, içemedim de…. O durumda 5 ay boyunca hiç çay içmedim…Velhasıl kelam, şekerimi bu şekilde düşük ve kontrol altında tutmayı başardık. Ha bu arada hiç mi kaçamak yapmadım, yaptım tabii… Eee sonuçta hamileyiz yani. Can bu istiyor…. Abartmadan az tatlı yedim ara sıra ya da 1 dilim kek. En çok ta sütlü tatlı yedim.
Derken azap bitti ve doğum gerçekleşti. Ancak şunu belirtmeliyim ki, ‘gestasyonel diyabet‘in yanı sıra ben de ciddi bir kansızlık çıktı. Gebeliği ilerledikçe kemik iliğimin kan üretimini durdurduğunu öğrendik. Ve son 3 ayımı, 2-3 hafta da bir, Kızılay’dan kan alarak tamamladım. Ve inanın ben diyabetten korkarken asıl tehlike başkaymış. Sonradan karaciğer enzimlerimde bozulma oldu. Bu sebeple ayak tırnağımdan saç telime kadar kaşınıyordum….
Ayrıca uzun bir süredir de ‘Haşimato’ hastasıyım. Eh varın gerisini siz düşünün…. Tekrar özellikle belirtmek isterim ki, bu yaşadıklarım bana özel bir hamilelik durumuydu. Sonuçta her hamile kendi hikayesini yazar ve yaşar. Kardeşim ve kuzenim benim aksine o kadar rahat bir hamilelik geçirdiler ki anlatamam, resmen kıskandım onları 🙂 .
Özetle şunu söylemek isterim ki; hamileliğimde ilk diyabet tanısı koyulduğunda benim için dünya kararmıştı (abartmışım tabii ki). Oysa çevremde bir sürü bu şekilde anne adayı vardı. Bunu yaşayan biri olarak ne tektim, ne de ilktim.
Fakat hamileliği ilerledikçe çıkan rahatsızlıklarım inanın ‘diyabet‘i alt etti. Unutturdu. Bir şekilde zaten artık kontrol altındaydı, ama asıl tehlike ilik ve kan durumuydu, karaciğerdi… Söylemek istediğim beterin beteri var, Diyabeti unutup başka şeylere fokuslanmıştık, tabii bu arada sık sık ölçümlerimi ve kontrollerimi aksatmadan yapıyorduk. aslında şimdi düşünüyorum da, başımıza ne geldiği değil de, bizim o’nu algılama biçimimiz çokkk daha önemli… Lütfen, korkmayın, kontrol edilemeyecek bir durum değil. Anne olmanızı, o muhteşem duyguyu tatmanıza engel bir durum değil. İnanın daha nice engeller olabiliyor ki. Bu yanında önemini yitiriyor gerçekten. Sadece biraz sabır, dikkat, dikkat bol kontrol. Bitti….
Evet sonuç mu? Bu kadar çektikten sonra, çok kolay bir doğumla, nasıl derler “bir avazda” normal doğum ile şu an son derece sağlıklı bir kızım oldu… Eee tabii onca yaşadığım, O’na bir şey olur mu? korkusundan sonra tahmin edersiniz ki dünyalar benim oldu….9 ay çok uzun gibi, ama inanın çok kısaymış, o an anlayamasanız da…
Hamileliğim boyunca 9 kilo aldım, kızım 36 haftalık ve 2kg olarak dünyaya geldi. Erken doğması ve düşük kilolu olması diyabetten değil, ileri derece kansızlık ve haşimato sonucuydu…
Tüm annelere ve anne adaylarına kocaman sevgilerimi gönderiyorum, hamilelik ve annelik öyle bir süreç ki, sadece vücudunuzun değil, yüreğinizin de kocaman olduğu, büyüdüğü bir süreç. Sadece ve sadece daha hiç yüzünü bile görmediğiniz o minik bedeni, nasıl sağlıkla dünyaya getirebilirim? diye düşünebildiğiniz. Sadece O’na fokuslandğınız bir süreç ki keza bu süreç doğumdan sonra da hiç bitmeden büyüyerek devam ediyor. Diyeceğim o ki, evet fizyolojik sorunlarımız olabilir. Ama annelik öyle bir yürek, öyle bir güç ve cesaret veriyor ki, O’nu Allah’ın izini ile dünyaya sağlıklı bir şekilde getirmek den başka bir amacınız olmuyor…Hediyeniz, tarifsizzz, anlatılmaz yaşanır.
Şimdi hamilelik bitti, “DİYABET” kaldı yadigar durumu söz konusu. Hayatıma tip-2 diyabetli olarak devam ediyorum. Yediğime içtiğime çok dikkat ediyorum ve emin olun önce ki hayatıma göre çokk daha dengeli ve sağlıklı yaşıyorum. Aslında felaket olarak gördüğüm şey bana kocaman bir (+) olarak döndü diyebilirim. Şimdi hayatım daha kıymetli, aslında ben kendimi bir diyabetli olarak değil, normal sağlıklı bir insanın yaşaması gereken bir düzen ve yemesi gerektiği şekilde beslenen, doğru yolu bulmuş bir kişi olarak görüyorum. Bir farkındalık da diyebiliriz.
Çok şükür, şu aralar çok bir sıkıntım yok, bol bol su içiyorum ara öğünlerime ve yediklerime çok dikkat ediyorum ama bunları yaparken de kendimi kasmıyorum. Arada bir illa ki kaçamaklarım oluyor ama hemen dengelemeye çalışıyorum… Doktorum düşündüğüm takdirde 2. hamileliğimin olabileceğini söyledi….No problem…
Kendinize iyi bakın, umarım bir faydam olmuştur.
Sevgilerle,
Serap Oluş TÜMER
Not: Serap’ın tarçınlı kurabiyesini çok beğendiğim için tarçın resmini ekledim yazıya 🙂 .
Esra Hanim, tarçının şekere çok iyi geldiğini söylüyorlar. oğlum tarçını pek sevmiyor ama hiç denediniz mi bilginiz var mi ? teşekkürler.