Tip-1 ve Tip-2 Diyabetin ve Kronik Hastalıkların Sistemsel Sebepleri
Uzun zamandır bu konu üzerinde araştırma yapmaktayım. Beynimi kurcalayan acabalara hala yanıt bulabilmiş değilim. Aslında ne olduğu bilinen ancak açıklanmayan; eğer açıklanırsa ezber bozacağına ve de rant kapılarının kapanacağını düşünmekteyim.
Düşünsenize DİYABETİN sebebi kesin olarak saptanıyor ve çözüm bulunuyor ,mevcudiyeti tamamen ortadan kaldırıyor, gelecek nesillerin de bu hastalığa yakalanması önleniyor. Peki milyar dolarlık yatırımlar ne olacak? İlaç firmalarının kapılarına kilit mi vurulacak? Komik. Bütün kronik hastalıklarda olduğu gibi yeni pazarlar sağlanana kadar bu böyle devam edecek. Ve de ediyor zaten.
Düşünüyorum da benim çocukluğumda şeker hastalığı (o zamanlar böyle denirdi) önemsenmeyen, sadece parmakla gösterilecek kadar az bir rahatsızlıktı. Oysa son yıllarda bunun için; kürsüler kuruldu, hastaneler açıldı ve bir bulaşıcı hastalık gibi sürekli konuşulmaya ve gerçekten de çığ gibi büyümeye başladı.
NEDEEEEEEEN!!!!!!!!!!!!!!-
Hatta bazen şunu bile düşünür oldum; acaba ilaç firmaları hazır gıda sektörüyle ortak mı? ve insanlığı bir denek olarak mı kullanıyorlar? (evet gelişmekte olan ülkelerde bu tür deneyler yapılıyor, hatta yıllar önce bize yapılan Marşal Yardımı adı altında gönderilen besinler gibi).
<<<Anımsıyorum da o yıllarda eğitimci olan rahmetli babam bizim bu gıdaları yememizi yasaklamıştı. Ama ben yine de o süt tozlarından yapılmış sütleri hep içtim. Belki de şuan yaşadıklarımın sebeplerinden birinin olması muhtemel>>>
Her geçen gün yeni bir hastalık ve türevleri ve de yeni ilaçlar, aşılar. Ranta bakın. Ne paralar dönüyor ve bizler bu oluşumun içerisinde yaşamaya çalışıyor ve bu sisteme sermaye sağlıyoruz. Her geçen yıl artan ve çığ gibi büyüyen DİYABET in asıl sebebi bizler değil miyiz? Yoksa geliştirilen bir virüsün gıdalarla vücudumuza girmesi, genetiğimizin değişimi ve eski yeme alışkanlıklarını yitirmiş hastalıklara meyilli bir nesil mi? Düşünün her sene bir hastalıkla karşılaşan insanlık ve bunların anında ilaçlarının ortaya çıkması garip değil mi? Yani ilaç bulunuyor, ardından hastalık yayılıyor, sonra gelsin paralar. Ya da başka deyişle dünyada nüfus planlaması yapılıyor(!) . Ya savaşlarla ya da bu şekilde (!) Dünya üzerinde bu siyasi ayak oyunlarına ve kapitalist düzene ayak uydurulduğu müddetçe bu hep böyle olacaktır.
Aslında böyle bir dünyaya çocuk doğurmamız bile hata. Çünkü onları geleceği olmayan bir yaşama hazırlamamız sizce akıllıca mı? Kendi egomuz için acımasızca canlı oluşturmayalım artık ve bu dünya yavaş yavaş kendini bitirsin artık.
Çözüm, çözüm, çözüm !!!!!! Ne acaba? Çok basit bu dünyayı terk etmek (!) Ya da mümkünse dağ başında doğayla baş başa yaşayabilmek. Taş devri gibi ve teknolojiden bile uzak…….
Neyse buradan genç nesile ve annelere ve de anne adaylarına sesleniyorum NE OLURSUNUZ MÜMKÜN OLDUĞUNCA DOĞAL BESLENİN, BESLEYİN. Yıllar sonra bile bozulmayan hamburgerler yedirmeyin evlatlarınıza . Elinizden geldikçe organik (gerçek) beslenmeye gayret edin. Şeker hastası olmuş hayvanların etlerini yemeyin. Hatta mümkünse hiçbir hazır gıda yedirmeyin evlatlarınıza. Daha o kadar çok ki anlatacaklarım. Ama bence yeter bu kadar. Bu amaçta olan bireyler zaten bu konuda bilinçlenmeye başladılar. Bizler de bilinçlenelim ve bu hastalık sistemi zincirinin bir halkası olup ta sağlıksız nesillere temel oluşturmayalım.
Yarınki nesiller bizi suçlamasınlar. Sağlıklı ve şekersiz bir gelecek için elele…….
Arkadaşlar yukarıda bahsettiğim konu tamamen oldukça yüzeysel anlatılmış olup tamamen benim varsayım düşüncelerimdir. Bir iddia olarak ortaya koymadım. Sadece aklımdan geçenleri sesli düşünmek istedim. Benim tezlerime katılmayabilirsiniz ve buna saygı duyarım.
Tüm herkese sevgi ve saygılarımı sunarım.
Ünsal KANTARCI
13 Mayıs 2013 Pazartesi
Herkese merhabalar;
Sayın emekli beyin yazısını bir solukta okudum ve yaklaşık 2 yıl önce kendi içimde kendimden uzaklaşmaya çabaladığım zamanlarda sığındığım kağıt ve kalemimden dökülen yazılardan birinin içinde buldum kendimi.. neredeyse tıpatıp benzerini yazmışım… kapitalist sistemin tek kurbanı ancak ve ancak canlılardır.. bunu göremeyen nefsine mahkum insanoğlu kendisini rahatlığa kavuşturan teknolojinin kurbanı olacağını göremediği gibi doğaya ve doğada ki masum canlılara elinden gelen tüm zararı vermiştir… bunun sonuçları işte bu şekilde genetik bozukluklar ve kronik sistem hastalıkları… ne yazık ki bu hastalıklların çözümü de o para illetinin mecburiyetliği içinde kaybolup gitmiş vicdanların elinde… diyecek söz yok deniyor ama var… ben daha 27 yaşındayım ve hayatın anlamının çoktan yitirildiği kanısındayım.. GÜVEN olmayan bir sosyal toplum içinde yaşamın bir anlamı olmadığı düşüncesindeyim.. herşeyin PARA olduğu bir dünyada yaşamak parası olan için vicdan azabı parası olmayan için can pazarı… ee o zaman??? doğru!!! artık dünya ruhunu bıraktı.. fiziksel anlamda hala mevcudiyeti olsa da ruhu gitmiş bir dünyanın içinde ki kendini tekel zanneden tek akıllı insanoğlunun ruhu çoktan uçtu göklere… olumsuz düşünmek istemiyorum düşünmüyorum da ama gerçekler bunlar… bana göre gerçekler bunlar!!! üzgünüm hayat….
arkadaşlar izmir buluşmasından beri yoktum.. siteye hiç giremedim.. ankara da anneannem ameliyat oldu oradaydım onun yanında ve izmire yeni döndüm.. şimdide şu özürlülük raporu için çabalıyorum.. kendi mevkimde iş buldum sanırım ama bu rapor gerekli.. sanırım artık mikrobiyologluk yapabileceğim sonunda 🙂 umarım!!!
Esra Hanım cım;
bu ayak kremi bende ciddi anlamda olumlu sonuçlar verdi.. sizinle en son konuştuğumuzdan beri hem kuruluklar gitti hemde o derin çatlaklıklar azaldı.. ben sanırım memnun kaldım bu kremden.. üstelik çokta kullanmadım.. henüz tam geçmedi ayaklarım ama ciddi iyileşme var… umarım geçer en kısa zamanda tam anlamıyla…
herkese mutlu mutlu ANlar…
sadece ANlarımız var 🙂