Merhaba sevgili Esra, artık diyabetli bir anneyim…
Blogunda yayınlanması için diyabet (şeker hastalığı) hikayemi yazmayı çok istedim, hiçbir ayrıntıyı atlamadan uzun uzun yazayım diye uygun vakti beklediğim için bu kadar geciktim. Baktım o uygun vakit gelmiyor, en iyisi yazayım artık dedim 🙂 . Çünkü biliyorum ki sanal alem artık sanal değil, insanların hayatlarına dokunuyor. Hele hele bizler gibi içinde “diyabet” adında nazlı bir çocuk büyütenler için benzer hayatlar duymak ilaç gibi geliyor.
Hikayem şöyle…
Diyabetle 1985 yılında tanıştım. Henüz 8 yaşındaydım. İç Anadolu’nun bir ilçesinde yaşayan öğretmen bir anne babanın iki çocuğundan ilkiydim. İkinci sınıfın birinci dönemiydi. Aşırı kilo kaybı, çok su içme, çok idrara çıkma şeklinde ortaya çıktı diyabetim. Devlet hastanesinin dahiliye doktoru teşhisimi koyan ama uygun tedaviyi yapamayan kişi oldu ne yazık ki. Zira beni oral ilaçlarla tedavi edeceğini söyleyip bizimkileri ikna etmiş. Bense günden güne kötüleşmişim. Öyle ki ağzımın kenarında yaralar çıkmış, çok ama çok halsiz düşmüşüm. O günlere dair hatırladığım tek şey sürekli uyumak istediğim ve içimin alev alev yandığıdır… Hatırladığım diğer şey de, teşhis konulduktan sonra markete gittiğimiz ve “Baba bir daha nasıl olsa yemeyeceğim, ne olur son kez bu keki alalım” dediğimdir… Tabi o kek alındı, o kekten sonra nice kaçamaklar da yapıldı, o da ayrı bir konu 🙂 .
Durumum kötüleşince annem bir yolunu bulup beni Ankara’ya götürmesi için babamı ikna ediyor. O yolculuk dün gibi aklımda. Çünkü 8 saatlik o yol hiç bitmemişti. O kadar çok susuyordum ki, su içsem tuvalet itiyacım geliyordu. Mola yerleri çok fazla değildi. Su içmesem duramıyordum hararetten. Ankara’ya gittiğimizde hiperglisemi komasına girmek üzereymişim. Doktor annemlere öyle kızmışki! Onlara saygımdan doktorun neler söylediğini yazmak istemiyorum , zira hiçbir anne baba çocuğuna bilerek kötülük yapmaz. Onlar için en iyisini ister…
Hastanede bir ay kaldık, ikili insülin tedavisine başlandı. Eve döndüğümüzde diyabetle başbaşa kalmıştık. İğne yapmak anneme düşmüştü. Hem de ne iğne! Kaynatmalı cam şırıngalar vardı, uçları kocaman iğneli. İşte onladan kullanıyorduk. İğneye itiraz ettiğimi hatırlamıyorum. Beni zorlayan şey, diyabetimi saklı gizli yaşamak zorunda olmamdı. O zamanlar bizimkiler böyle bir karar aldılar ne yazıkki. Nemelazım kız çocuğu, ilerde evlenmek ister, şeker hastası olduğu duyulursa kimse almaz diye düşündüler herhalde. Tam 8 yıl kimseye söylemedim diyabet olduğumu.
İlkokulda işim kolaydı, çünkü babamdı sınıf öğretmenim. Annem her öğlen soframızı kendi sınıfına kurardı, ara öğünlerimi hazırlardı. Hep gözlerinin önündeydim. Ama ortaokul ve lise tam bir kabustu. Ders vakti şekerim düşerdi, elim titrer, dikkatim dağılırdı. Yazamazdım, dinleyemezdim. Kimseye de diyemezdim şekerimin düştüğünü. Öğle arası eve kendimi zor atar, ne bulursam yerdim. Annemler okuldan gelmeden şekerimi düzeltmem lazım diye panik yapardım. Zira annem hipoglisemi yaşadığımı öğrenirse çok panik olurdu, öğrenmesin diye saklardım. O zamanlar glükometre filan da yoktu. İdrarda şeker testi yaparak kan şekerimiz hakkında fikir edinirdik. Çok sevimsiz bir testti. Zaten birkaç yıl sonra test defterini kafadan atarak doldurup kontrolde doktora sanki hepsini bizzat yapmışım gibi verir hale gelmiştim 🙂 .
Bu arada cam şırıngalardan platik insülin iğnelerine, ondan da insülin kalemlerine geçmiştik. Glükometreye sahip olduğumda üniversitedeydim sanırım… Sahiptim ama haftalarca aylarca kan şekeri ölçmezdim. Striplerin tarihi geçerdi, kullanamadan atardım. Gece uykuda hipoglisemiler yaşardım. Gündüz HumR kullandığım için ara öğün yemem gerekirdi ama yiyemediğim için hipo olurdum.
Ben lise 2. sınıftayken babamı kaybettik. O gün büyük sırrım da sırrımın mimarı annem tarafından ifşa edildi. İşte o gün bugündür diyabetimi açık seçik yaşıyorum elhamdülillah 🙂 .
Diyabet ne eğitim hayatıma engel oldu ne de kariyer yapmama. İstemeye istemeye gittiğim lisans eğitimime master ve doktora yaparak son verdim. Halen bir devlet üniversitesinde akademik kariyerime devam etmekteyim.
Diyabet beni pek üzmese de diyabetim yüzünden bazı insanlar tafarından üzüldüm malesef. Annemlerin ben küçükken öngördükleri o şey (evlenmeme mani olur öngörüsü) gerçekleşti. Diyabetimi bilmeden beni görüp beğenenler, diyabetli olduğumu duyduklarında insanlıklarına yakışmayacak şekilde tabana kuvvet kaçıverdiler. Diyabet ne benim suçumdu ne de benim günahımdı. Allah bana bu sınavı biçmişti. Böylesi bir muameleyi hak etmediğimi düşünüp çok üzülmüştüm. Bana yapılan bu haksızlığa Rabbim de rıza göstermedi ve ne yazıkki onlar da başka şeylerle sınandılar.
Bir gün lisanstan sınıf arkadaşım aradı. Beni biriyle tanıştıracağını söyledi. O dönem birileri yine diyabet yüzünden canımı yakmıştı ve evlilik-diyabet konusunda çok temkinliydim. Önerdiğiniz insan benim diyabetli olduğumu bilmiyorsa görüşmeye gelmem diye ben diretince, arkadaşım karşı tarafa durumumu anlatıyor ve şu cevap veriliyor: “Ona kalbim ısındıktan sonra bir günlük ömrü dahi kalmış olsa, evlenmeye razıyım”. Üzerinden 8 yıl geçmiş olsa da, yazarken hala çok duygulandığım bu cümlenin sahibi ile evliyim elhamdülillah. Doğru insan, doğru zaman, doğru mekan ve dua… “3D+d” kuralı. Doğru insanı karşıma çıkaran Rabbime şükürler olsun.
Evlendikten sonra uzun yıllar çocuk sahibi olmak istemedim. Önce doktoram bitsin sonra bebeğim olsun dedim. Doktoram bitmek üzereyken anne olma isteği düştü kalbime. Lakin HbA1c değerim sağlıklı bir hamilelik için gereken değerin üzerinde olduğu için doktorum izin vermedi. İşte o zaman diyabetle yan yana değil, karşı karşıya geldik. Bir türlü regüle edemediğim bir tablo içindeydim. Eşim de sonradan itiraf etti; meğer benden ümidi kesmiş ve HbA1c min düzelebileceğini düşünmüyormuş o zamanlar…
Tüm bunları yaşarken etrafımda arkadaşım diyebileceğim tek bir diyabetli yoktu ne yazıkki. Sanki bütün tip1 diyabetli anneler dünya dışında da yeryüzünde tek ben tip1 diyabetliyim gibi hissettim. Felan şehirde bir tip1 diyabetli varmış da doğum yapmışmış. Ama irtibata geçmek istesem mümkün değil…
Anne olmayı öyle çok istiyordum ki… Arkadaşlarımın ya bebekleri vardı ya da hamileydiler. Yaşım 32 olmuştu. Beklemeye tahammülüm yoktu. Doktorum yıllarca kullandığım insülinlerimi (humulinR ve humulinN) değiştirmişti ve humalog ve lantusa geçmiştim. Ama hala ters giden birşeyler vardı. Yediğim yemekle yaptığım insülini eşleştiremiyordum. Sık hipo yaşamak ve hipoya yanlış müdehale etmek (çikolata muz vs yemek) kısa sürede 5-6 kg almama neden olmuştu. Düzensiz giden kan şekerleri retinopati yaşamama da neden olmuştu. Hastanede sabit bir mönü için sabit bir doz belirleyip taburcu ediyorlardı. Çalışan bir diyabetli olduğum için her öğün listedeki besinleri bulamamanın sıkıntısını çekiyordum. Diyetisyene zayıflamak için gittiğimde de verdiği liste beni ya hipo ya hiperglisemiye sokuyordu. Öyle bunalmıştım ki… Bir gün google a girdim ve diyabet ve gebelik hakkında çıkan bütün yazıalrı okudum. İşte o gün hayatımda yeni bir kapı açıldı. Sanal bir kapı: www.diyabetiz.com
Diyabetiz’de Diyabet ve Gebelik forumu vardı ve aktifti. Gökte ararken yerde bulmuşa dönmüştüm. Forumu baştan sona defalarca okuyup orada yazan arkadaşlarla iletişime geçtim. Yaşadıkları gebelik tecrübeleri bana ümit olmuştu adeta. Sitedeki bazı arkadaşların karboidrat sayımı yaparak beslendiklerini duymak ise diyabete bakış açımı değiştirip hayatımı hayal dahi edemeyeceğim kadar kolaylaştırdı diyebilirim. Karbohidrat sayımı yaparak beslerek kısa sürede HbA1c değerlerimi 6.3% e düşürdüm ve bebiş için doktordan izin aldım 🙂 . İzin aldıktan 2 ay sonra da bebek beklediğimi öğrendim çok şükür.
Hamileliğimin 7. haftasından doğum yapana kadar evde geçirdim. Humalog – NPH ikilisi ve karbohidrat sayımı ile beslenerek kan şekerlerimi regüle etmeye çalıştım. Doğumdan önceki endokrin kontrolümde HbA1c 5,7% idi ve endokrincim “Sen bu işi benden daha iyi beceriyorsun” diyerek onore etmişti beni 🙂 . Çok düzenli ve sakin bir hayat hamileliği kolay geçirmemi sağladı vesselam…
36 hafta 5 günlükken kontrole gittiğimizde bebeğimin karnında ödem tespit edildiği için acil doğuma alındım. İkibuçuk hafta hastanede kaldıktan sonra taburcu olduk ve şimdi 20 aylığız elhamdülillah. Bebek bekleyen bütün anne adaylarına tavsiyem, doğumlarını yenidoğan ve yetişkin yoğunbakımı olan büyük hastanelerde yapmaları. Belki hiç ihtiyaç duymayacaklar ama eğer ihtiyaç duyarlarsa da bizim gibi panik yaşamasınlar diye yazıyorum bunu…
“Madem karbohidrat sayarak besleniyorum, bu sayede kilo da verdim. NPH veya lantus kullanmak istemiyorum, neden insülin pompası kullanmıyorum ki?!” dedim. Ve… 5 aydır insülin pompası kullanıyorum. 27 yıllık DM hayatımın en konforlu günlerini yaşıyorum.
Bundan sonraki hayalim, duam; ikinci kez anne olabilmek. Rabbim dileyen herkese katından tertemiz evlatlar nasib etsin…
Sevgiler,
Mehtap
harikasiniz mehtap hanim ben tip 2 liydim suan ilac ve insulin kullanmadan yasiyorum mumkunse yazinizi grubumda sayfamda yayinlamanizi istiyorum sevgilerimle…