Yine ben.
Bazı kişisel nedenlerden dolayı bir süreliğine kopmak zorunda kaldım, hatta bir daha yazmamayı da düşünmüştüm ama siz değerli kardeşlerim o kadar iyisiniz ki bana hastalığımı unutturup, yaşam iksiri oldunuz. Bu da sitenin amacına ulaştığının kanıtıdır diyebilirim. Maalesef bağımlılık yapıyor(!)
‘99 temmuzunda yaşadığım bir sıkıntıyı paylaşmak ve bir alıntı yazıyla da pekiştirmek istedim;
Ayağımın altında oluşan apsenin ve bunun ilerleyen evrelerde yaraya dönüşmesi, ama maalesef hiçbir şekilde tedavi edilememesi. Tedavi edilemedi diyorum, aslında teşhis konulamadı demem gerekirdi. Gitmediğim doktor hastane kalmadı sanki.
Ama herkesin teşhisi, ortak; MANTAR; sadece verilen ilaçlar farklı. Kullanıyorum kullanıyorum. Ama maalesef hiçbir iyileşme yok. Yahu bir tanesi de çıkıp bu diyabete bağlı bir yara demiyor. Ben zaten diyabet olduğumu söylemiyorum daha doğrusu önemsemiyorum ve bağlantıda kuramıyorum. Zaten diyabet olduğumu beş ay önce öğrenmişim, ondan dolayı bilgim sıfır. Altı ay geçti her türlü ilacı kullandım netice; aynı, iyileşme yok. En sonunda bir yakınımın önerdiği Ürdün’lü bir doktora gittim Türkçeyi zorla konuşan, ama güven uyandıran birisi. Ayağıma bakar bakmaz ilk sorduğu soru <<şekeriniz var mı?>> demek oldu, var olduğunu ve geçen süreyi ve de tedavileri anlattığımda şaşkınlığını gizleyemedi. Neyse ;kendi hazırladığı bir merhem ve eczaneden almam gereken ilaçlar ve bir adette iğne verdi. Bir buçuk ay sonra yara tamamen kapandı ama bir buçuk yıl tedavi devam etti ve kurtuldum. O günden beri çok şükür hiçbir sorunum yok ayaklarımda, ama çok iyi de bakmaktayım tabi ki!!.
Bu yaşadıklarımdan dolayı ; http://www.saglikplatformu.com/haberler/Ayrinti.asp?HaberNo=2594>> bu sitede yayınlanan diyabette ayak sorunları ile ilgili yazıyı paylaşmak istedim. Lütfen dikkatli olun malum yaz geldi yalın ayak gezmeler parmak arası terlikler(çok tehlikeli) Vs. inanın kabus gibi oluyor ayak yaraları. Öğrenmek için yaşamayın sakın.
10/06/2013
Ünsal Kantarcı
DİYABETİN AYAK SESLERİ
Diyabetin neden olduğu en önemli rahatsızlıklardan biri ayak ülseri. Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op.Dr.A.Bülent Kavaklı, tüm diyabetli hastaların %25’inde ileri dönemlerde diyabetik ayak görüldüğünü ve iyi tedavi edilmediği taktirde, kangren ve buna bağlı olarak uzuv kayıplarına kadar giden ciddi sonuçlar doğurabileceğini söyledi.
Diyabet, tedavisinin yanı sıra komplikasyonları ile de ayrıca önem taşımaktadır diyen Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op.Dr.A.Bülent Kavaklı, diyabetik ayak ülserinin iyi tedavi edilmediği taktirde ciddi sonuçlar doğurabilen hatta ileri dönemlerde kangrene ve buna bağlı olarak uzuv kayıplarına yol açan bir komplikasyon olduğunu belirtti. Kavaklı, genellikle aşırı kilo ile genetik yatkınlık birleştiğinde ve hareketsiz bir yaşam biçimi benimsendiğinde oluşan Tip 2 diyabetli hastalarda daha da erken ortaya çıkan bu komplikasyonun önlenebilmesi için diyabetin iyi, doğru ve sıkı takibinin yapılması gerektiğini dile getirdi. Kavaklı, hasta ve hastaya yakınlarının da bu konuda eğitildikleri taktirde diyabetik ayak ülserinin %80 oranında önlenebileceğini ifade etti.
Diyabetik ayağın, kronik olarak kan şekerinin yüksek olması sonucunda gelişen çeşitli bozuklukların net sonucu olarak ortaya çıktığını söyleyen Kavaklı, sözlerine şöyle devam etti: “ Diyabette, damarlarımızın kasılıp gevşemesini kontrol eden sinirlerin iltihaplanması sonucunda ayakta terleme azalır, cilt kurur, ayak derisinde çatlaklar oluşur. Hareket sağlayan sinirlerin iltihabı sonucunda kaslarda güçsüzlük ortaya çıkar, ayakta statik kusurlar meydana gelir, nasırlar oluşur. Duyu sinirlerinin etkilenmesi ile ağrı duyusu azalır. Diyabet aynı zamanda tüm damarlar ile birlikte küçük damarlarda da damar sertliğine sebep olur. Böylece ayağın beslenmesi, oksijenlenmesi ve iltihapla mücadele edecek savunma cisimlerinin infeksiyon riskine açık bölgeye gelmesi önlenir. Kuru cilt, çatlaklar oluşmasına ve bakterilerin bu bölgeye yerleşmesine zemin hazırlar. Kan şekeri yüksek olan diyabetli hastalarda lökositlerin bakterilerle savaşmasında zayıflık ve ayakta da his kusuru olunca hasta infeksiyonun farkına varamaz. Normal kişilerde vücudun savunmasıyla kontrol altına alınabilecek infseksiyon, diyabetik hastalarda giderek ilerler, yara iyileşmez. İnfeksiyon derin dokuları da içine alıp kemiğe kadar ilerleyebilir. Tedavi edilmez ise sonuçları çok ciddir. İlerleyen aşamalarda kangrene ve uzuv kayıplarına kadar varabilen sonuçlar doğurur.”
AYAK ÜLSERİ EVRELERİ
Evre 0 : Ülser Yok
Evre 1 : Yüzeysel Ülser
Evre 2 : Derin Ülser
Evre 3 : Ülser ve İnfeksiyon
Evre 4 : Lokal Kangren
Evre 5 : Ayak ve bacakta ülser ve kangren
AYAK ÜLSERİNİN BELİRTİLERİ
Ayak ülserinin yüzeysel yada derin olmasına göre belirtilerin değişiklik gösterebileceğini söyleyen Op.Dr.Bülent Kavaklı, yüzeysel ülserli hastaların 2/3’ünde üşüme, titreme, ateş ve lökosit fazlalığının olmayacağını, apsenin, yaygın yumuşak doku infeksiyonu veya sepsis(kan zehirlenmesi) olması durumunda görüleceğini, derin dokular etkilenmişse, infeksiyon tedonlar aracılığı ile bacağa doğru ilerleyeceğini ifade etti.
AYAK ÜLSERİNİ ÖNLEME YOLLARI
Hastalığın en başından itibaren sıkı kan şekeri takibi yapılması gerektiğine dikkat çeken Kartal Devlet Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op.Dr.A.Bülent Kavaklı, “ kan şekeri normale yakın değerlerde tutulmaya çalışılmalıdır. Sigara içiliyorsa bırakılmalıdır. Diyabetle ilgili diğer problemler ( kan basıncı, kan yağlarındaki anormallikler) tedavi edilmelidir. Yüksek topuklu, sıkı veya büyük ayakkabılar giyilmemeli, mutlaka açık renkli pamuk veya merserize çoraplar giyilmelidir. Yalın ayak gezilmemeli, ayakkabı giyilmeden önce elle içleri kontrol edilmelidir. Yeni ayakkabılar ilk günlerde 15-20 dakikadan fazla giyilmemelidir. Yürüyüşlerden sonra ayaklar bir ayna yardımı ile kontrol edilmelidir. Ayaklar günde iki kez ılık suyla yıkanmalı, açık renk tercihen beyaz havlu ile iyice kurulanmalı, parmak araları dışındaki bölgelere yumuşatıcı kremler sürülmelidir. Asla pedikür yapılmamalıdır.”
NASIR AYAK ÜLSERİ TETİKÇİSİ OLABİLİR
Diyabetli hastalardaki nasır oluşumlarının ihmal edilmemesi gerektiğine dikkat çeken Kavaklı, “Duyu kusuru olan ayakta nasırla kemik doku arasında kalan yumuşak doku zedelenir, çatlaklar oluşur ve infekiyona yol açar. Bu yüzden nasırlar banyodan sonra ponza taşı ile hafifçe ovulabilir. Ancak kesinlikle kesilmemeli, nasır sökücü preparatlar sürülmemelidir.” dedi.
Diyabetik ayak ülseri olan bir hastanın günlük yaşantısına dikkat etmesi gerektiğine dikkat çeken Op.Dr.A.Bülent Kavaklı günlük yaşamda dikkat edilmesi gerekli hususları şöyle anlattı: “ Ayak ülseri sorunu ile karşı karşıya kalan hasta öncelikle doktoruna danışmalıdır. Tedavisinde değişiklik yapılması gerekebilir. Bunun yanı sıra, ülserli bölgenin üzerindeki yükü azaltacak şekilde tedbirler alınmalıdır. Ülserli bölgeyi açıkta bırakan sandaletler, keçeden yapılan pedler, özel ayakkabılar yapılabilir. Ciddi durumlarda yatak istirahati gerekebilir. Gerekirse ülserli bölgeyi baskıdan kurtaracak tam temaslı bacak yürüme alçısı yapılmalıdır. Giyilen ayakkabı tam olarak ayağa oturmalı, vurmamalı, sayası yumuşak olmalı , çok hassas ayaklar için tabana çelik band yerleştirilerek ayakkabının bükülmesine engel olunmalıdır. Bunun dışında hassas ve yara olan bölgelerde baskıyı ortadan kaldırmak için tabana dıştan takviyeler konulabileceği gibi içten de bir takım apareyler kullanılabilir. Maalesef ülkemizde bu tür özel imalat yaptıran yerler çok az olduğundan diyabetik hasta bu tür ayakkabıları bulamıyor ise, en azından yumuşak sayalı spor ayakkabılar tercih etmelidir. Çorap lastiği bacağı sıkabileceğinden lastiksiz, çorap ucundaki bölge dikişsiz olmalıdır. Hasta ayağındaki en ufak akıntı ve kanamayı görebilmesi için beyaz çorap giymelidir. Ayak ülserleri beslenmesi bozuk yaralar olduğundan özel pansuman yöntemleri ve materyalleri gerektirir. Bu maddeler yara içinde oluşan ölü dokuları temizleyen ayrıca yara içindeki sıvıyı emebilen maddelerdir. Ayrıca uygun vakalarda hyperbarik oksijen tedavisi uygulanmalıdır. Bu nedenle diyabetik ülserli hastalarda pansuman, muhakkak bu konuda bilgili ve deneyimli doktorlar tarafından yapılmalıdır.” (Kaynak: http://www.saglikplatformu.com/haberler/Ayrinti.asp?HaberNo=2594)
Merhaba Ünsal bey namı-diğer emekli amca 🙂
Çok geçiş olsun.Yazılara ara verdiğiniz de acaba hastamı oldu dedim, şükür kavuşturana.Bazen düşünüyorum da bu bolgta yazı yazanlar ek iş olarak hangi hastahane de hasta kabul ediyorlar. Sizin yazılarınız çok açıklayıcı, açık söyliyeyim özel doktora gidip üste para versem bu kadar anlaşılır anlatamazdı sanırım ya da o anlatır da ben anlar mıydım acaba.Demek ki neymiş;
“doktorların bile bildiği şey bildiği şey değilmiş”
Parmak arası terliklerden oldum olası nefret etmişimdir sebebi buymuş demek ki 🙂
Yazılarınız daha uzun olabilir lütfen kaleminizi pardon klayvenizi korkak alıştırmayın.Sizden daha öğrenecek çok şeyimiz var, bizi kendinizde mahrum etmeyin.
Ayrıca sizi bilgilendiren dolayısıyla bizi de bilgilendiren Op.Dr.A.Bülent KAVAKLI’ya, çok teşekkürler.
Saygılar.