26 Ekim toplantımıza il dışından çok arkadaşımız geldi.
Ankara, İzmir, Kütahya, Uşak, Gaziantep, Mardin, Kayseri, Kastamonu, Adapazarı ve Balıkesir.
Bloğumuzun sıkı takipçilerinde de gelenler oldu. Birçoğu il dışında olduğu için zaten tanışma fırsatımız hiç olmamıştı. Ama bu toplantı birçok tanışmaya vesile oldu.
Balıkesir Edremit’ten Havva Hanım ve tip-1 diyabetli oğlu Mehmet Ali, Tuğba Hanım ve tip-1 diyabetli oğlu Yağız aynı otobüste beraber geldiler İstanbul’a. 26 Ekim sabahı 05:30’da karşıladım.
Yandaki fotoğrafta boy sırasına dizilmiş halimizi görüyorsunuz 🙂
Soldan sağa; Esra Avcı, Mehmet Ali Kaya ve Yağız Geral
Gelirken bir sürü şey getirmişler. Havva Hanım; siyah ve yeşil zeytin, nar, tarhana, mandalina, ev yapımı kavanozda biber salçası, zeytinyağı, kuru incir, erişte, Tuğba Hanım ise; ev yapımı erişte ve cilt bakımı ile ilgili hediyeler getirdi.
İnanın gözlerim doldu. Aramızdaki ilişkinin bu kadar gelişmesi, beraber aynı masada kahvaltı yapmak, keyifle sohbet etmek ve onları tekrar uğurlamak büyük bir keyif verdi.
Havva Hanım ve Tuğba Hanım kendi evleri gibi rahattılar. Çocuklarımız da öyle. Ama umarım gerçekten de rahat ettirebilmişizdir.
Saat 07:30 gibi de Ankara’da tip-1,5 lu Barış Kayadelen geldi. Bloğumuzun birçok teknik konusundan sorumlu. Ara sıra da yabancı kaynakları çeviriyor ve yayınlıyor. O da gelince hep beraber kahvaltı yaptık.
Sonra toplantımızın olduğu otelde İzmir’den gelen Neslihan Hanım, tip-1 diyabetli oğlu Cem ve eşi Muammer Bey’i görünce sırf Cem’e sarılmak ve onu öpmek için koşturdum 🙂 Cem’in tip-1 diyabet teşhisinden sonra Muammer Bey’e de diyabet teşhis konulmuş.
Cem’e, Neslihan Hanım’a sarılmak büyük bir mutluluk verdi.
Hatırlar mısınız bilmiyorum? Neslihan Hanım hipoglisemi anlarında kurtarıcı olan ve Amerika’dan gelen glükoz jellerden bana da getireceğine söz vermişti. Hemen verdi bana. Birbirimizi ne kadar çok düşündüğümüzü o gün daha iyi anlamış oldum.
Ardında toplantı salonunda Mardin’den Murat yanıma geldi. Tip-1 diyabetli Rojen’in arkadaşı Murat. Hatırlarsınız. Mardin’e gittiğimizde Murat’ın çalıştığı otelde kalmıştık. Murat diyabetli olmasa da arkadaşı Rojen ve bizim için taaa Mardin’den geldi. Murat’ın elinde bir çanta. ‘Ablacım, ben unuttum. Sana bunu vereceğim ama yiyemezsin. Başka birine hediye et istersen.’ dedi. Bir baktım badem şekeri. Bir şey olmaz dedim ve aldım. Taa Mardin’den gelmiş. Ve biz Mardin’deyken Mardin’de ilkokul öğretmenliği yapan Dilek Atik bize Mardin’in meşhur badem şekerinden çook bahsetti. Eşref çok yerim diye almamıştı 🙂 Şimdi ayağıma kadar gelmişti. Almazsam, tadına bakmazsam olmazdı. Akşam eve gelince Ankara!dan gelip bizde kalan tip-1,5’lu arkadaşımız Barış Kayadelen ve Eşref ile badem şekerinin tadına bi bakalım dedik. Bakmaz olaydık. Bu nasıl bir şeker. Tadı harika. Yedikçe yiyesiniz geliyor. Aklımda yerken Murat vardı 🙂
Sonra Mardin’den toplantımıza da gelen Dilek Hanım’ı aradım. Şekerden bahsettim. Meğersem adı Hayalet Badem Şekeri imiş. Bademin kaplayan şeker tül perde gibi. Çok ince. Bana birkaç kutu alıp gönderecek. Sipariş ettim 🙂
Adet döneminde olduğum için şekerim pek yükselmiyordu. Aksine düşüyordu. Fırsat bu fırsat avuç avuç yedim mavi renkli Hayalet Badem Şekeri’nden. Mardin’e giderseniz almayı sakın ama sakın unutmayın.
Hediyeleri almak güzel olsa da inanın gelmeniz ve beraber olmamız her şeyden önemliydi. Hepinizin ayağına sağlık 🙂
Guzel kahvalti ve konaklama icin Esra tekrar tesekkur ederim. 🙂