2002 Yılı, Tip-1 Diyabetim, Ben ve Ailem

Tip-1'im2002 Yılı, Tip-1 Diyabetim, Ben ve Ailem

Sizlere uzun uzadıya anlatmıştım tip-1 diyabetimle nasıl tanıştığımı. Bazı detayları tekrar anlatıyorum sizlere.

UYSAL Ailesi 4 kişilik aile. Annem, babam, abim ve ben. Ailemize galiba 2006 yılında abimin eşi, 2010 yılında da benim eşim ve 2012 1 Mayıs’ında Deniz kız katıldı. Abimin kızı.

İskenderun’da doğdum ve büyüdüm. 83 doğumlu olduğumu hatırlıyorsunuz değil mi? Abimle aramda 2 yaş var.

İskenderun’da çocukluğumuzun ve okul hayatımızın geçtiği yıllarda aileler çocuklarını yarıştırırdı. Özellikle okul ve dershane sınavlarında. Ben de o yarışanlardan yani onlardan biriydim. Abim de öyle. Abim şu meşhur ÖSS sınav değişikliğinin yapıldığı 1999 yılında girdi sınava. 17 Ağustos Gölcük depreminden önceydi. Abim bu hayata okumak ve çalışmak için gelmiş bence. Çok zeki. Zekası sadece kendine değil bana da yarıyordu.

Abimle hep aynı okullara gittik. Aramızda 2 yaş var ya. Ondan. O dönemleri hatırlıyorum da abim hep gözetim altındaydı. Annemin dediğine göre bir yeri kanadığında zor dururdu. Hep abim hastalanırdı. Büyük hastalıkları abim geçirirdi. Bense hiç ama hiç hasta olduğumu hatırlamıyorum. Sadece sokak kavgalarından birinde alnımın tam ortasına gelen taşla kanlar içinde kaldığımı hatırlıyorum. Yarasının ne kadar hızla geçti ise inanın hatırlamıyorum.

Annem ve babam ise aktif olarak siyasetin içerisindeydi. Algıları açık, belli bir dünya görüşleri olan insanlardı. Otorite sadece anneme hassa bir özellik. Annem ne derse o olurdu genelde.

Bu arada annem Songül, babam İsmet ve abim Ertan. Unutmadan tanıştırayım sizleri.

Ben çocukken gece hep havale geçirir gibi uyanırdım. Ne zaman şekerli su içsem kendime gelirdim. O anları inanın dün gibi hatırlıyorum. Gece kan ter içerisinde ve aklım başımda değilken uyanırdım. Annem ve babam ne akla hikmetse bana şerbet tadında su içirirlerdi. Ama diyorum ya ‘havale’ geçirir gibiydim. Bu sebeple inancı kuvvetli olmayan annem ve babam beni bir gün bir hocaya götürüp okutmuştu. Nuskaya benzer bir şey hazırlayan hoca onu yakmış ve külünün 1 bardak suya koydurup bir kısmını bana içirtmiş diğer kısmını da evin içerisine ve kapı önüne döktürtmüştü. Ama benim meşhur olan havalelerim geçmemişti. Geçemezdi de.

Bazı zamanlarda da 4. katta olan evimize çıkma sürem gittikçe uzuyordu. Normalde 5 dakikada çıktığım 4 katı yarım saatte çıkamaz olmuştum. Her bir katı çıkınca merdivene oturup dinlenirdim. Yine bir akşam eve giderken binamızın birinci katının ilk basamağındaki diyaloğu unutmuyorum. Ben birden halsizleşmiştim. Babam ve annem birbirlerine bakıp annem; ‘Esra bu aralar çabuk yoruluyor. Sen yavaş yavaş çık olur mu?’ demişti. O anı inanın çok net hatırlıyorum. Merdivene oturup baya baya bir dinlenmiştim.

Bir de kalp atışlarım çok hızlıydı. Ne zaman hızlı atsa nefesim kesiliyor gibi oluyordu. Annem beni İskenderun Devlet Hastanesi’ne götürmüştü. Kardiyoloğa. Hangi testler yapıldı bilmiyorum ama kansızlık ve ritim bozukluğu teşhisini hatırlıyorum. İçtiğim kan yapıcı ilaçlarımı da. Ama yine yaşadığım sıkıntılar ortadan kalkmıyordu.

Bu arada bu satırları okurken aklınıza kaç kilo olduğum sorusu takıldı mı? Yanıtlayım. Çöp gibi bir çocuktum. Ne kadar yesem kilo almıyordum. Ama ben İsmet Uysal’ın kızıydım. O da ne yerse kilo almazdı.

1999 yazında babam yurt dışına gitti. Bense 3-4 ay sonra 2000 senesindeki ÖSS sınavına girecektim. Unutmadan; sınava hazırlanırken sürekli uykum geliyordu odamda. Halsizleşmelerim artmıştı.

Abim İstanbul Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği’ni kazanmıştı. Sınava girmeden birkaç gün önce bana motivasyon olsun diye İskenderun’a gelmiş ve annemle beraber sınav günü beni okula bırakmışlardı. O gün sınav bitip eve geldiğimde sınavda olan biten hiçbir şeyi hatırlamıyordum. Bu normal olan hatırlamama durumu değildi. Başımda bir ağrı ve hipoglisemi atağı sonrasındaki dumanlı kafa gibi bir durum yaşıyordum.

Sınav sonuçları açıklanana kadar ise kuzenimin düğünü için Elazığ’a gitmiştik. Ve benim durumum orada daha bir garipleşti. Genital bölgem kaşıntıdan şişmeye başlamıştı. Hayatımda ilk kez o dönem basma etek giydim. Çünkü iç çamaşırı giyemiyordum. Ben birkaç kez anneme benim kadın-doğum doktoruna götürmesini istedim. Ama götürmedi. Bunu isyan ederek söylemiyorum. Neden götürmedi onu da bilmiyorum ama o dönem kız çocuğunuz varsa anlarsınız. Kız çocuğu ve kadın-doğuma gidiyor olmak duyulsa pek hoş karşılanmazdı galiba. En azından bir cilt doktoruna gittik. Ona gittikten sonra her şey daha da kötüleşti.

Bu arada bir doktor da tam kan testi yapmadı. Diyabet, özellikle tip-1 diyabet o dönemlerde çok bilinmiyor muydu? 2000 lerden sonra mı bu kadar artış göstermeye ve bilinmeye başlandı?

Babam yurt dışına gitti demiştim ya. Üniversite sınavları açıklanınca ve ben de Niğde Üniversitesi’ne yerleşince annem de gitti. Evet. Niğde Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği’ni kazanmıştım. Kendimden hiç beklemediğim bir puanı almıştım. Emeklerim ve tüm sınava hazırlık çabam uçup gitmişti.

Ve ben artık gittikçe artan halsizlik, uykulu halim, adım atamama durumlarım ve genital bölge sorunlarımı kaldıramadığım için gittiğim jinekologta kan şekerimin yüksek olduğunu öğrendim. Niğde Devlet Hastanesi’ne sevk ettiklerinde ise o zamanki doktorum Oğuz Demirtaş’tan ‘tip-1 diyabet teşhisini’ almış oldum.

Böylece sene 2002’ye gelmiş olduk. Ve ben şimdi çocukluk yıllarıma döndüğümde galiba ilkokul 4-5 gibi başlayan bu sorunları ancak 18 yaşına gelince çözebilmiş ve sorunun adını koydurabilmiştim.

Bunları neden mi anlatıyorum? Çocuklarınızı gözlemleyin. Sadece tip-1 diyabet için değil. Farklı problemler de olabilir.  Çocuktur olur, geçer demeyin.

7 YORUMLAR

  1. UYSAL ailesi ile tanıştığıma çok memnun oldum.
    Tüm aileye hayat başarılar, mutluluklar diliyorum.

    Burdan Songül teyze ve İsmet amcanın elini öpsek,
    bayramda da paranın sesini mi duyarız. 😀

    ÇOCUKLAR GELECEĞE GÖNDERDİĞİMİZ VE ASLA GÖREMEYECEĞİMİZ MESAJLARADIR,
    ONLARA DİKKAT EDELİM Kİ, GÜZEL VE ÖZEL OLSUNLAR.

  2. tip 1 diyabetli olarak hikayenin özel kısımları hariç diyabetle tanışma kısmı neredeyse aynı okurken kendimi buldu diyabetsiz yaşamayı özledim 🙁

    • Merve Hanım Merhaba,

      Hikayelerimiz birbirine ne kadar benziyor değil mi? Diyabet olmadan yaşayabileceğimiz günleri umarım görürüz 🙂

      sevgiler

  3. merhaba,
    Hastaneye ilk yatışımız sırasında ve bu güne kadar çevremizden ” yapabileceğimiz bir şey varsa çekinme söyle” gibi cümleler kuranlara cevabım ” lütfen Tip1 diyabetin belirtilerini öğrenin” olmaktadır. Esra hanım siz daha geniş düşünmüşsünüz, fikrine sağlık ve savaşınız zorlu olmuş. Size geçmiş olsun demem çok yakışıyor 🙂
    mutluluklar 🙂

    • İlker Bey Merhaba,

      Biliyorum böyle yaptığınızı. Çünkü çevremiz ne kadar kendin geliştirirse bizim de tip-1 diyabetli hayatlarımızı yaşamamız daha da kolaylaşır.

      Dediğiniz gibi bana gerçekten geçmiş oldu 🙂 Yakışsın 🙂

      sevgiler

  4. Merhaba Esra Hanım
    Ben 18 yaşındayım 5 yıllık şeker hastasıyım . Bu sene üniversite sınavlarına girdim puanım pek yuksek değil izmirde oturuyorum ve izmirde bi kaç bölüm tutuyo onlarda istediklerim değil sormak istediğim şu şehir dışını yazıcam ve ilk sene yurtta kalıcam önceki yazılarınız da sizinde yurtta kaldığınızı okudum . Yani biz şeker hastalarının dengeli beslenmemiz gerekıyo ve yurt ortamında ne kadar bu sağlananabilir ne gibi zorluklar yaşıcam ve bunları kaldırabılecek mıyım aklımm da bi çok soru var eğer yurtta kalan veya yurtta kalmış sizlerden yardım istiyorum yoksa bi sene daha hazırlanıcam

Esra Avcı için bir cevap yazınCevabı iptal et

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Diğer yazılar

%d blogcu bunu beğendi: