Tip-1 Diyabetli, Haşimato Tirodi, Romatoid Artrit ve Kalp Sorunu Benim Tercihim Değildi
Tip-1 diyabetle üniversite ikinci sınıfta tanışmıştım. Sene 2002. Haşimato tirodi ile 2008 yılında. Profesyonel iş hayatındayken unutkanlık seviyemin artmasıyla tiroid testleri yapıldı. Haşimato tiroidi olma olasılığım varmış. Ve sonunda haşimato tiroidi teşhisi konulmuştu.
2007 yılı gibi de öncelikle sağ dizim şişmeye başlamış, ardından sol dizim. Ve ben uzun yıllar bu şişmeleri ve ağrıyı gözardı edip ancak bir ortopedi doktoruna gitmiştim. Hatta birkaç ortopedi doktoruna. Birisi ameliyata bile karar vermişti. 2010 yılında Acıbadem Kadıköy’de Romatoloji Doktoru Mehmet Karaaslan ile tanıştım. O gerekli testleri yaparak başlangış seviyesinde romatoid artrit teşhisi koydu. 2010 yılından bu yana da dönem dönem deltacortil ve sürekli olarak da Salazopyrin kullanıyorum.
Bir de yıllardır ayda 1 ya da 2 kez kalbim pıtır pıtır atardı. Hele ki tip-1 diyabet teşhisi konulmadığı sürede daha fazla atardı. Tip-1 diyabet teşhisi konuldu, kan şekeri regüle edilmeye başlandı ve bu sorunum da azaldı. Ama 2015 yılı yaz döneminden bu yana bu kalp pıtırdamaları beni mahvetmeye başladı. Günden 7-8 kez olmaya ve beni dağıtmaya başlayınca da Koşuyolu Medipol Hastanesi’ne götürdü. Efor testi, ultrason gibi aşamalardan geçtim. Bir de kan testi. Haşimato tiroidi olan bireylerde bu kalp çarpıntıları oluyor diye bildiğim için rahatım. Kesinlikle bundandır diye gitmiştim. Doktor ısrarla kalp ve tansiyon holter takmak istedi. Benden ‘hayır’ cevabını aldı. İnsülin pompası kullandığımı ve aktif bir iş hayatım olduğunu ve beni ek iki cihazla dolaştırmanın bana mutsuzluk vereceğini ve başka bir yol izlememiz gerektiğini söyledim. Zorla da olsa kabul etti. Beni anladı diye düşünüyorum. Teşhisi koydu 🙂 Biz insanlar doğduğumuzda kalp kapakçıklarımız açık doğarmışız. Bu kapakçıklar doğal yolla ve belli bir sistematik ile kapanırmış. Benimkiler kapanırken bombeli kapanmış ve kirli-temiz kan transferi esnasında kan sıçrayarak geçiyormuş. Bu da beni mahveden bir sebepmiş. İlk sorum bana kısa-orta ya da uzun vadede sıkıntı yaratıp yaratmayacağı, ömür boyu ilaç kullanıp kullanmayacağım ve geçici ise bu geçici sürenin ne kadar olacağıydı. Hayati tehlike yaratmayacağını söyleyince diğer kısımları dinlemeden yanından çıktım. Çünkü hızlıca işe geri dönmem gerekiyordu. Diğer geldiğimde detayları konuşuruz dedim. Tansiyon aleti aldırdı ve onun söylediği şekilde kayıtlarımı tutmamı istedi.. Ve bu kayıtlardan sonra gittiğimde bana ilaçları ömür boyu kullanacağımı ve ara ara da kontrole gelmemi rica etti. İlaç dozu da benim ölçümlerim sonucu netleşti.
Geçtiğimiz hafta da Ankara’dan Barış ile telefonda konuşuyorduk. Barış’ta donuk omuz sendromu diye bir şey çıkmış. Sebebini, yaşadıklarını anlatınca aynı şeylerin bende de olduğunu söyledim. Aklımda ışık çaktı. Yaklaşık 7 yıldır yatarken sağ ve sol omzumun fena ötesi ağrıması, hangi tarafa yatarsam yatayım ağrının şiddetlendiği bir durum. Sabah güne başarken ya da gece günü bitirirken alevlenen bir ağrı. Bazen kıyafet çıkarırken de birden bir ağrı saplanabiliyor. Kolunuzu kaldırmakta, döndürmekte sorun da yaşıyorsunuz. Yüzmeyi seven biri olarak yüzerken yaşadığım işkence görülmeye değer 🙂 Bu arada donuk omuz sendromu tip-1 diyabetlilerde görülmesi yüksek bir hastalık.
Dün Eşref ile Koşuyolu Medipol Hastanesi, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyona gittik. Doktor geçmişimi ve yaşadığım durumu öğrenince hem boynumda hem de omuzlarımda sorunu gördüm. Muhtemelen donuk omuz sendromu. MR çekilmek için ilgili bölüme gittik. Yaklaşık 45 dk sürecek bir MR süreci. Boyun ile sağ ve sol omuz MR’ı çekilecek. İnsülin pompamı radyoloji uzmanının masasına koymak istediğimde adamın gözündeki parıltı ve sorusu geldi.
Uzman: ‘Yoksa siz o musunuz?’
Esra: ‘Kimim?’ 🙂
Uzman: Esra Avcı, www.diyabetimben.com ?
Esra: Evet, O benim 🙂
Bugün üçüncü insülin pompası kişisiniz. 25-26 yaşlarında iki kişi daha pompa kullanıyordu. Kısa bir sohbet ettik ve MR başladı. Önce boyun. Bütün vücudum içeri girdiğinde 5 dk içinde ağlamaya başladım. Varolan hastalıklarım geldi aklıma. Bana bir şey olursa Eşref’i, ailemi, Denok’u ve www.diyabetimben.com‘u düşündüm 🙂 Saçma gelecek ama maalesef düşündüm. 15 dk sonunda boyun MR’ı bitince dışarı çıkıp Eşref’i çağırdım. ‘Yanımda ol’ dedim. Gerekli hazırlığı yaptıktan sonra yanımda oldu. Tüm MR süresince elleri ayaklarımda yanımda olduğunu hissettirdi. Ama ben tüm MR süresince ağladım, ağladım.
Varolan hastalıkları düşündüğümde hiçbiri tip-1 diyabetimi iyi yönetip, yönetmememle ilgili değil. Tip-1 diyabetli biri olarak bağışıklık sistemimdeki zayıflığın eseri bunlar. Ama ben tip-1 diyabetim sebebiyle gelen bu hastalıkları yönetmeyi başarsam da beni mutlu etmiyor. Canımı sıkmaya başlıyor. Bu da geçecek biliyorum ama çok da delip geçmesin. Mahvetmesin.
Şu an beş yol arkadaşım var. Tip-1 diyabet, haşimato tiroidi, romatoid artrit, kalp ve donuk omuz sendromu.
En azından donuk omuz sendromu gerekli fizik tedavi süreçlerinden sonra geçecek. Tekrar dört yol arkadaşı ile devam edeceğim 🙂
Bende her seferinde hastaneye kontrol için gittiğimde kendimi çok kötü hissediyorum . Şu hastane işi olmasaydı sanırım herşey daha kolay olurdu ?