Tip-1 Diyabete Nasıl Bakıyoruz? Neleri Yanlış Yapıyoruz?
Diyabetle ilgili o kadar fazla Facebook ve Instagram sayfaları açılıyor ki! Kimileri oldukça dikkatli ve özenli paylaşım yaparken kimilerinde ise her şey hemen hemen hatalı vs.
Bazen bu cümleyi nasıl kurmuşlar, tip-1 diyabet odağındaki sohbet nereye gitmiş diye de içimden geçiriyorum. Tam bir iki cümle yazacağım vazgeçiyorum.
Ama şunu tekrar hatırlatmakta fayda var. Kendiniz ya da ailenizden biri tip-1 diyabetliyse hangi durumda ne yapacağınızı bir doktor, bir diyetisyen ya da bir hemşire kadar bilmeniz gerekiyor. Şeker yükselince ya da düşünce ne yapmalı, kendi içinde konulara nasıl yaklaşmalı vs vs. Çok iyi düşünüyor ve çözüm üretiyor olmak gerekiyor.
Genelde konular şöyle oluyor.
Bir tip-1 diyabetli güya bilmem ne suyunu, bilmem ne otunu kaynatıp ya da bilmem ne karışımını içmiş. Ve hooop. Tip-1 diyabet sonlanmış ya da normaldeki insülin dozlarından daha az insülin yapmaya başlamış.
Maalesef ülkemizi bırakın tüm dünyada bu tarz eğilimler oldukça fazla.
Bana tip-1 diyabet teşhisi 2002 yılında koyulmuştu.
Kaç kez inanamasam da saf kekik suyunu her sabah zoraki içtim. Ya da ‘esrar’ iyi geliyor diye esrar teklif edenler oldu. Ya da birçok bitki karışımları. Hatta yaban mersini bile yedirmeye çalışanlar oldu. Ki yaban mersini yedikten sonra fırlayan şekerim de cabası 🙂
Daha neler yok ki; himalaya tuzu, ahududu, çörek otu…
Çörek otu maalesef herkesin diline pelesenk olmuş. Annem de ara sıra şu meşhur tam tahıllı poğaçaları yaparken; ‘Çörek otunu fazladan koyayım ki şekerin düşsün’ der. Çörek otu=karbonhidrat demek. Karbonhidrat girerse vücuda şekere dönüşüyor. Nasıl oluyor da şekeri düşürüyor?
Her zaman diyiyoruz. Tip-1 diyabette maalesef şimdilik tek tedavi yöntemi insülin. Diyabet Tedavisinde Kullanılan Bitkisel Ürünler ve Gıda Destekleri yazımızda da tip-1 diyabet tedavisindeki desteklerden bahsetmiştik. Ancak bu yazıda bile insülinin bırakılmadan bu takviyelerin kullanılması gerektiği yüksek sesle söyleniyor. Ki biliyorsunuz, ben krom takviyesi ile kan şekerimin gidişatına da bakarak insülin düzeylerimi azalttım. Ama tamamıyla insülini bırakmadım.
Lütfen ama lütfen. Bu tarz şeylere inanmayın. İnandıkça insanın psikolojisi bozulmuyor değil. Ama şu ‘esrar’ konusunda yapılan birkaç araştırma yazısını da sizinle kısa sürede paylaşmak istiyorum. Zira kan şekerini düşürdüğüyle ilgili bilimsel çalışmalar var.
Bir de tip-1 diyabetlileri anlayamıyorum. Teşhis konulmuş, günde 2’li, 3’lü, 4’lü ya da tekli dozda insülin yapması gerekiyor. Ancak korktuğu için insülinsiz yaşıyor. Doktoruna ve diyetisyene gitmişse diyetisyeninin dediği şekilde yaşıyor. Spor yapıyor ama ortada insülin yok. İnanın büyük risk. Ya kan şekeri yüksek giderse. Ya aniden fırlarsa ve ketaosidoza girilirseyi düşünen olmuyor.
Bazı bireyler de insüline başlıyor. Bir kopma anında insülin yapmayı bırakıyor. Ve bu çok normalmiş gibi sosyal medyadaki bazı gruplarda yazıyor; ‘Canım çok sıkıldı, bıktım artık insülin yapmaktan. Artık insülin yapmayacağım.’ diyor. Ya da; ‘Bugün şekerimi ölçmeyeceğim’ diyenler oluyor. Galiba halen tip-1 diyabetin farkında değiller. İnsülin yapılmazsa ne olacağını düşünemiyorlar. Ya da ölçüm yapmazlarsa tip-1 diyabetteki en önemli rehberi olan gözlerini kaybedeceklerini bilemiyorlar. Bu tarz durum bildirimlerinin altına yorum yapan diğer tip-1 diyabetlilerin yorumları ise daha komik. Bakış açıları o kadar garip ki.
Ben sosyal medyada bizden daha fazla olan ve bizden daha genç bireyleri düşünüyorum tam da bu noktada. Düşünsenize. Birisi isyan modunda; insülin yapmayacağını ve kan şekerini ölçmeyeceğini söylüyor, başka birileri de tip-1 diyabetin ve tedavi sürecinin önemini vurguluyor. İyiyi de kötüyü de maalesef daha tip-1 diyabetli bilinci oturmayan bireyler de deniyor. Bu sebepledir ki yazdığımız yazı ve yaptığımız yorumlarda inanın çoook ama çook dikkatli olmak gerekli.
Bir de ‘bazı’ anne ve babalar var. Tip-1 diyabetli çocuklarına iyilik yapmak isterken zarar veriyorlar. Yemekten önce az insülin yapıp, yemeğini yedirip, kan şekeri çok yükselmesin diye de koşturan ya da merdiven indirip çıkaran. Yavrular ömürleri boyunca her yemekten sonra koşmaya hazır olacaklar 🙂
Ya da diğer kardeşten özveri beklenir. Tip-1 diyabetli kardeş yanında hiçbir şey yenmez. Canı ister yoksa. Bu durum okul çağında olan çocukların sosyal hayatında da sorundur. Çocuk ‘apayrı’ büyür ‘diğerlerinden’. Kardeşinden bile. Anne ve babasından bile.
Ya da tip-1 diyabetli çocuğu çikolata ve/veya benzeri bir şey yedi diye anne güzel bir dayak atar. Odaya kapatır çocuğunu.
Şeker yükselmesi anında “Kaç ünite insülin yapmalıyım?” sorusunun yanıtını bekleyenler, yediği karbonhidrata göre kaç ünite insülin yapmam gerekir önerisi bekleyenler.
Daha o kadar sayacak şey var ki. Peki anne ve babalar ya da tip-1 diyabetli bireylere doğru dozda insülin yapmayı neden denemiyorlar? Neden öğrenmiyorlar? Ya da karbonhidrat sayım yöntemini neden hayatlarının merkezine almıyorlar?
Tip-1 diyabete bakış açısı öyle 1-2 kez doktora gitmekle A’dan Z’ye öğrenilmiyor. Sürekli gelişen ve değişen bir hastalık. Algımızın açık ve gelişmeye de meyilli olmamız gerekiyor.
Bu arada eminim bu yazıyı okuduktan sonra sizlerin de aklına gelecekler olacak. Gelenleri yorum yaparsınız zaten 🙂 (Görsel kaynak: psdgraphics.com)
Diyabet eşittir insülin.İnsülin olmadan olmaz.Ben yavruma o kadar ter dökerek anlattığım bilgilerin bir kaç insan tarafından silinip atılmasından korkuyorum.Neymiş bugün insülin yapmayacağım şeker ölçmeyeceğim.Kızıma kötü örnek teşkil edilmesinden endişeliyim.Lütfen daha bilinçli olalım.