Tip-1 Diyabet İle Tanışma, Alışma, Dalga Geçme Hikayesi Serra Koçak Aygül’den
Merhabalar, Ben Serra 🙂 27 yaşındayım ama ömrümün yarısından fazlasını bu yola ( diyabet ) adayanlardanım 🙂 O kadar okudum ki yazılanları paylaşılanları.. Yazmamak anlatmamak elde değil… Çok güzel bir paylaşım ağı oldu bizler için… Keşke herkesi toplayabilsek..
Benim diyabet yolculuğum tam 16 sene önce ben orta sona giderken liseye giriş sınavlarına hazırlanırken komaya girerek başladı.. Başta anlamadık elbet ancak yazın artık tatilde bukadar su içmeye tuvalete çıkmaya ve ağzımdaki aseton kokusuna tahammül edemememden kaynaklanan rahatsızlık ile İstanbul’a döndük.
Harbiye Diyabet Hastanesi’nde başladı ilk öğrendiğim bu tatlı şeker yaşam tarzı 🙂 Doktor ‘diyabet’ dediğinde tuhaf tuhaf baktım yüzüne, ‘o da ne ya’ dercesine.. Anlattı; diyabet, şeker hastalığı dedi. Bilmiyordum ki nasıl birşey ile karşılaşacağımı. HbA1c 11 olunca hastaneye yatıracaklardı ama tadilat sebebi ile yatırmadılar. Zaten o yaşta da o kadar korkuya ne gerek vardı ki..
Hemşire beni odaya aldığında insülini nasıl ve nereden yapacağımı anlatıyordu. Kolu, bacağı anladımda nedir bu göbek? İnsan göbeğinden hiç iğne olur muydu ya? Herşeyin ergenlik dönemime gelmesi, asiliğim, diyabetle yaşamaya çalışan beni adapte etmeye çalışan bir aile 🙂 Annemi düşman bildim. Defalarca haykırdım yüzüne ‘sevmiyorum seni’ diye..
Yaşamam gerekiyormuş yaşadım diyordum.. Herkes perişan adeta bir yas evi.. Görseniz yarın ölücem sanki.. Telefonlar vızır vızır çalıyor kapı susmuyor falan.. Neyse bi gün dedim ki; ‘anne, baba; insan böyle daha uzun yaşıyormuş ya, dikkat edip ayarlıcaz’ (düşünün 12 yaşımda ben öğretiyorum bunu).
Bitmek bilmeyen isyanlarmın ardı arkası hiç kesilmedi. Taa ki üniversiteye gidene kadar. Sen başıma gel bir de romatizma 🙂 Hem de iltihaplısından 🙂 Ay dedim ki şeker hastalıgı da neymiş bunun yanında 🙂 Çektiğim acılar yenilir yutulur cinsten değildi. Ama bu konuya daha sonra yer verelim 🙂
Ben bu 16 seneye ergenliğimi, üniversite dönemimi, flörtlerimi, evliliğimi, balayımı, yüksek lisansımı, hayata tek başına kendi düzenini kontrol ederek yaşamayı sığdırdım 🙂 Ama hiç korkmadım. Bu 16 seneye hiç bir kötü rahatsızlık sığdırmadım (böbrek retinopati vb.). Çok mu dikkat ettim? Yooo hayır. 500 şekerle uyandığım günlerim de çok oldu. Ancak kontrol edebilmeyi öğrendim nefsimi..
Lafı cok uzattım biliyorum daha anlatsam neler anlatırım ancak sizleri de yormaya gerek yok. Bu bir tanışma yazısı olsun 🙂
Diyabet asla ve kata bir hastalık değildir, sadece yaşam biçimidir. Biz bu yaşamı seçtik ve en tatlı da biziz 🙂
Okuyan okumayan herkese çok teşekkür ederim 🙂
Sevgilerle…
Serra Hanım Merhaba,
O ‘romantizmalar’ yok mu? 🙂 🙂 Adam öldürür. Benim de o dönemdeki erkek arkadaşım sağolsun çok mahvetmiştir beni 🙂 Ya da kan şekerim yüksek ya da düşükken gittiğim hastanelerden onu görme uğruna tedaviyi reddetmeler 🙂 Şimdi düşünüyorum da ne deliymişim 🙂 Fırsat bulmuşken fiskos yapan Esra moduna girdim :):
Bu tip-1 diyabet dediğimiz şey garip. 12 yaşında beylik laflar ettiriyor bize. Öğretmen rolümüz de oluyor. Sakinleştirici rolümüz de. Ben hep tip-1 diyabetin bizi daha çabuk büyüttüğünü düşünürüm. Büyütürken de bazı yetiler kazandırıyor bize. Zaman planlaması, koordinasyon yeteneği, iş planlaması, iş bitiricilik. Hepsini kazandırıyor. Bir de gücümüze güç geliyor. Yüksek lisanlardan, evliliğe kadar. Her şeyi ama her şeyi başarıyoruz 🙂 Sizi de tebrik ederim.
Bu arada yazım diliniz ve üslubunuz harika. Tekrar yazın lütfen 🙂
sevgiler,