Ama inanılmaz su içişler ve sık tuvalete gidişlerle beraber yemek yemelerime rağmen zayıflamam da devam etmekteydi. Bana çok zayıfladın diyenlere normal halim diyerek karşı çıkıyor ve yüksek şekerin uyuşturduğu beynimle endişelenmeden yaşamaya devam ediyordum.
Sonuçta grip bile olmayan ne kadar ağır çalışırsa çalışsın yılmayan ve yorulmak bilmeyen biriydim. Aklım bana resmen oyun oynuyor ve dayanma kuvvetinin sonuna kadar beni ayakta tutuyordu. Ve hatta şekerin en tavan yaptığı zamanlarda ben en az 3 bin km’lik seyahatleri tamamlayabiliyordum.
Ancak 9 Ocak 2012 gecesi uykudan uyanıp beş litre su içince artık beni kısır döngüye sokan aklıma bir dur deyip doktora gittim.
Su içmek ve çok yemek yemek istemiyordum. Kan tahlili falan derken doktor götürdüğüm sonuçlara bakıp bağırarak bana; ‘Emre Yaprak, çok ağır diyabet hastasısın’ deyince sorduğum ilk soru hala aklım da ‘Eeeee kurtulacak mıyım peki doktor?’.
İşin cilvesi ailede şeker hastası yok, çevremde yok, tanıdığım hasta birisi yok ve hiç ilgimi çekmemiş bu şey şimdi başımda. Asıl şok da bu oldu.
Neyse, hemen hastaneye yatış ve ilk yarım saatte bana bir hızlı bilgilendirme yapılması. Hangisine yetişeceğim diye şaşırıyordum. İşi standarda bağlamışlar ve takır takır anlatıp gidiyorlar. Sadece genç bayan doktorun benim gördüğüm en yüksek HbA1c değerli hastasın demesi oldu o anı aklıma kazıyan. Ben hala diyorum ki ‘Eeeee yüksekse ne olmuş diye’. Ama saatler geçmeye başladıkça, her gelen hemşireye tek tek sormaya başladım Olayın vehametini anladımmmmm… ‘Al işte dedim Emre, bu kadar. Şeker bir adam olmanın faturası. Ve işte üstüne yapıştı bu iş’.
Yanımda yatan ve yavaş yavaş budanan şeker hastası amcayla konuştukça da halime şükrettim. En azından karşıma gelen her işi ciddiye alan bir kişilik olduğumdan bu işi de ciddiyetle ele alacak ve onun gibi inkar etmeyecektim.
Altıncı gün ikinci askerlik gibi diyabetten terhis oldum. Ve yine kendi başıma bırakıldım. Başlarından savar gibi taburcu ettiler ve bana dediler ki; ‘al kendin dozlarını ayarla günde dört defa’. Baktım ki yalnızım kendimi verdim bu işi kendi kendime alt etmeye. Bebek adımlarıyla deneyerek yanılarak ve hiç bir şeyi unutmamaya çalışarak bugüne geldim.
Yarın (18.05.2012) taburcu oluşumun tam dördüncü ayı. Bugün ilk kan tahlilimi aldım ve sonuçları gördüğümde kendimle gurur duydum. Bebek büyümeye başlamış ve bilinçlenmişti hemen o coşkuyla Esra Hanım’ı aradım ve ona olan sözümü yerine getirdim. Saolsun bir destekte kendisinden bana geldi.
Kısmetse bundan sonrasında asla yılmak yok.
Takipçimiz : Emre Yaprak
Emre Bey,
Yaşadıklarınızı çok güzel anlatmışsınız.
İnşallah hep böyle güzel gider şeker düzeyleriniz ama şuna inanın sizin yaşadıklarınızı hep yaşadık. Ama zamanla alışıyoruz.
Bana artık diyabet hastasısın dediklerinde dünyam degişti. Ama Esra Hanım benim melegim oldu. Artık daha farklı bakıyorum. Bu hastalıkla yaşamaya ve hiç te zor gelmemeye başlıyo zamanla.
Bir de hipoglisemiler olmasa daha iyi olacak ama hep yaşadıgım yüksek şekerlerden sonra bu ataklar beni baya zorluyor. Ama az kaldı. Bu da biticek zamanla inşallah daha da iyi olursunuz Emre Eey.
sevgiler