Misafirim Benim, Başımın Tacı

Sizden GelenlerMisafirim Benim, Başımın Tacı

Merhaba bu yazıyı okuyunca ben de birşeyler yazmak istedim…

Ben 19 senelik diyabet hastasıyım… İlk defa  13 yaşımda diyabetle tanıştım… Fakat benim diyabetle tanışmam biraz farklı oldu, tam ablamın düğün telaşı içerisindeyken ailemin benimle ilgilenecek hali yokken yaklaşık 5, 6 ay sıkıntılar içinde diyabetime teşhis konmasını bekledim…

Şeker hastalığının ilk belirtileri aşırı derecede yemek yemek ve yediğim yemeğin 5 katı kadar su içmek olarak baş göstermeye başladı, zaman geçtikçe artık hızla kilo vermeye, içtiğim su miktarı gittikçe çoğalırken yemek yiyememeye başlamıştım ve anormal derecede halsizliğim vardı…. Sürekli karnım ağrıyordu ve gece gündüz su içip tuvalete taşınıyordum… Ailemde kimseye birşey söyleyemiyordum fakat annemin aşırı derecede çok su içmem tuhafına gidiyormuş sonradan söylemişti…. Ailemde ya da akrabalarımda kimsede şeker hastalığı olmadığı için kimse bana ne olduğunu anlayamıyordu….Geceleri kalkıp büyük bira bardağı büyüklüğünde bir bardakla 18,20 bardak su içtiğimi hatırlarım evdeki bütün suyu ben tüketiyordum yani :) )

Artık son dönemlerime geldiğimde 1 lokma bile yemek yiyemez olmuş ve bir iskelet kıvamına gelmiştim, eğerki annemin zoruyla falan birkaç lokma yemeği zorla yersem hepsini içtiğim sularla birlikte istifra ediyordum… İnanın benim için zor bir dönemdi… Yalnız içimde çok ilginç bir his vardı daha hasta olmadan yani belirtilerim çıkmadan bile hasta olacağımı biliyordum fakat nasıl bir şey olacağını bilmiyordum… Hani bir misafir geleceği zaman size haber verir ve siz bir kaç gün önceden hazırlıklara başlarsınız ya aynen öyle misafir bekler gibi bekliyordum gelecek süprizi.. Sonra günlerden bir gün gece 2 civarlarında bir dünya istifra ettikten sonra uyumuştum ve sabah zar zor uyandığımı hatırlıyorum ellerimle zor zahmet ayağa kalkıp güçlükle salona gittiğimi ve merdivenleri zorla çıktığımda içerde oturan herkesin bana anormal bir şekilde baktığını ve ikiz kız kardeşimin hihhh diye bir iç geçirdiğini görmüştüm… Annem bana göstermemeye çalışarak kardeşime sus işareti yapmıştı… Bir gecede o kadar hızla kilo vermiştimki sabah iyice tanınma hal almıştım o yüzden şaşkınlık içinde kalmıştı ailem…Ben yine su su diye inlediğimi ve bacaklarımın tutmadığını ablamların beni giydirip koşa koşa hastaneye taşındığımı bugün gibi hatırlıyorum…Annem takside giderken omuzuna beni yatırıp sen uyu dediğini hayal meyal hatırlıyorum fakat uyumamıştım iyiki de uyumamışım eğer uyusaymışım bugün hayatta olamayacağımı söylemişti doktorlar… Devlet hastanesinde ağır bir vaka müdahale edecek doktor yok diyip ambülansla tıp fakültesine kollarımda serumlar, nefes alamadığım için burnumda oksijen tüpüyle acilen hastaneye kaldırıldım ve yaklaşık 1 buçuk ay hastanede kaldım…

1.12.1993 günü hastaneye kaldırıldım ve 28.12.1993 de ablamın düğünü var diye ağlaya zırlaya zorla kendimi taburcu ettirttim 🙂 … Hastaneye yetiştirilmeye çalışırken ambülansta kollarımın balon gibi şiştiğini ve annemin hüngür hüngür ağlayarak benim serumu o hızla giden ambülansın içinde zor zahmet tutmaya çalıştığını benim ise annemi teselli etmek için annecim üzülme bak, demekki ölmeyecekmişim bak hastaneye gidiyoruz dediğimi hatırlıyorum…H astaneye kaldırıldığımda bir hafta ayağa kalkamadım çünkü bacaklarım tutmuyordu… Uzun süre serumla beslendim.. Daha sonra hastaneye kaldırıldığımda şekerimin 660 olduğunu öğrendim…. Doktorlar gelip bana kısmi felç olabileceğimi, beyinde veya vücudumda başka yerlerde bir araz olabileceğini söylemişlerdi… Ama çok şükür hiç birşey olmadı….

1 hafta sonra hastanede mucize kız takma adıyla fır dönmeye başlamıştım… Doktorum yanıma ilk geldiğinde bana şeker hastası olduğumu ve bunun  ömür boyu gitmeyeceğini artık farklı bir hayatımın olacağını ve şeker hastalığını nasıl bir hastalık olduğunu anlatmişti…. Doktorum bana nasıl hissediyorsun bir sorun varmı, üzüldünmü  diye sorduğunda şimdilik bir sorum yok o benim misafirim hoşgelmiş demiştim ve doktor Rafi Bey bana şaşkınlıkla bakıp ne tuhaf kızsın demişti :) )…

Evet artık uzun süredir beklediğim misafirim gelmişti ve misafirim benim başımın tacıydı…

Daha 13 yaşında şeker hastası oldum ve hayatım boyunca bu yaşıma gelene kadar bir gün bile neden bana geldi ,neden ben şeker hastası oldum falan diye düşünmedim … Bir gün bile şikayet etmedim çünkü şikayet etmeye  utandım…Hastaneden çıktıktan sonra hızla şeker hastalığı ile ilgili bilgi kazamaya başladım ve donanımlı bir hale geldim… Bu yaşıma kadar hiç kendimi hasta olarak görmedim kendime acımadım veya başkalarından farklı görmedim… Doktorumun da bana hep söylediği gibi her zaman diyabetin bir hastalık değil, farklı bir hayat  tarzı olduğunu düşündüm…. Bu sebeple ben kendimi hasta olarak görmediğim için ne ailem nede çevremdeki insanlar bana hasta gözüyle bakmadılar ve öyle davranmadılar… Bunun sebebi ise benim kendime ve şekerime bakış açımdı.. İnsanların hastayım hastayım dedikçe daha çok hastalandıklarını hep savundum… Elbetteki rahatsızlığın farkına varıp hayatını ona göre düzenlemen ve o şekilde yaşaman gerekiyor ama  kılı tüyü herşeyi  şeker hastalığıma bağlamak bana çok saçma gelir her zaman… Diyabet bir hastalık değil bir yaşam tarzıdır… Diyabet hastalığını hep bir kredi kartına benzetmişimdir… Hiç birşeyi düşünmeden harcarsan yersen içersen fatura dönüp dolaşıp yine senin başını ağrıtır ve sana kesilir….

Buradaki yazıları okuyunca ben şaşırıyorum ve  bazen değişik buluyorum… Bir rahatsızlık elbette hayatınızı etkiler, bazılarına sinir yapar bazen depresyon… Bende şimdiye kadar böyle bir şey yaşamadım, ama gördüğüm kadarıyla yaşayan çok fazla insan var… Bunun büyük ölçüde payınında karakter ve kişilik olduğunu düşünüyorum…

Ben rahatsızlığımı hep bir hediye gibi gördüm Alllahın bana verdiği bir hediye, bir armağan onu taç gibi başımda sorunsuz bir şekilde taşımaya çalışıyorum…. Biliyorum ki bu beden bana ait değil ve bu dünyada bedenime kötü davranmamalıyım  yapmam gereken şeyleri yapmalıyım bu benim boynumun borcu…Öteki tarafta bunun hesabını vermekte var :) )) Ama öte tarafa gidene kadar bu tarafta sağlıklı ve mutlu olmak istiyorsak herşeyi eksizsiz yapmamız lazım bu sorumluluğu taşımamız lazım diye düşünüyorum… Her gün Allahıma şükrediyorum bana verdikleri için….Benim irademe bağlı ve çok rahat hayatımı idame ettirebileceğim bir hayat tarzım var… Bir de elimde olmayan hiç bir şekilde bana bağlı olmayan veya ilacı olmayan bir rahatsızlığım olsa ne olacaktı? şükür ki öyle değil :) )…

17 yaşımda bir kitap okuyordum…Şark klasiklerinden FERİDÜDDİN-İ ATTAR’IN MANTIKU’T TAYR ” KUŞ DİLİ” kitabını okurken bir hikayecik okudum ve aynı beni anlattığını beni ifade ettiğini benim düşüncemi tam olarak güzel bir dille anlattığını düşündüm…Bu hikaye benim için yazılmış dedim…Ve o gün bu gündür bu hikayecik benim hikayeciğim oldu…Bir dahaki sefere hikayeciğimi yazacağım size bakalım kaç kişi katılacak düşüncelerime :) ))

Biraz fazla uzattım kusura bakmayın… Yazıma son verirken şunları söylemek istiyorum… Bu hayat tarzı benden hiç birşey almadı, götürmedi ama bana çok fazla şey kattı… İradem taş gibi sağlamlaştı, şükretmeyi öğrendim, sağlıklı yaşamayı öğrendim, hayata güzel bakmayı ve bardağın her zaman dolu tarafını görmeyi öğrendim, herşeyi kafaya takmamayı ve şikayet etmemeyi öğrendim… Eğer bir rahatsızlığın varsa her ne olursa olsun şeker, tansiyon, kolesterol vs.. bir doktora gittiğiniz zaman karnınız ağrıyorsa bile bütün rahatsızlıklarınızı o müzmin hastalığınıza bağladıklarını öğrendim…

En önemlisi her ne olursa olsun mutlu olmayı öğrendim…Lütfen kimse hastayım diye üzülmesin, biz dünyadaki en üstün varlıklar herşeyin üstesinden gelecek güce sahibiz…Ben bu şekilde düşünüyorum…

En iyi arkadaşım diyabetime, bana her konuda destek olan sevgili eşime teşekkür ediyor ve herkese sevgilerimi sunuyorum :) )))

Kübra Hanım (Yazının resmi olan takvim 1993 yılı Aralık ayına aittir. Görsel http://kalender-365.de/takvim.php?yy=1993’den alnmıştır.)

5 YORUMLAR

  1. merhabalar;
    öncelikle kaleminize sağlık; bence harika bir kendini ifade etme yazısı olmuş; sıkılmadan ve merakla okudum; kendimle ilgilide çok şey bulduğumu söylemeliyim. ve yazınızda dikkat

    ettiğim en önemli anafikrin; hastalığınızı bu yazıyı kaleme alan beyniniz gibi bir organınız haline getirmeniz ve sanki bu organın görevinin de algılarınızı ve düşüncelerinizi dış dünyaya göre

    düzenleyen ve değişimlere karşı durmadan kendisini sağlamlaştırarak geliştiren bir yapıya dönüştüğü ve dönüştürmeyi başarmış olmanız. tebrik ederim ulaştığınız sonuçlar itibariyle

    eğer haddim ise. size ve eşinize sağlık dolu bir hayat dileklerimi sunarım..

    ama beni bu yazıda en etkileyen ve kendi yaşadığım için beni yakalayan kısmı aşağıda ki alıntı yaptığım yer oldu.

    “Yalnız içimde çok ilginç bir his vardı daha hasta olmadan yani belirtilerim çıkmadan bile hasta olacağımı biliyordum fakat nasıl bir şey olacağını bilmiyordum… Hani bir misafir geleceği zaman size haber verir ve siz bir kaç gün önceden hazırlıklara başlarsınız ya aynen öyle misafir bekler gibi bekliyordum gelecek süprizi..”

    • Size de merhaba eexodus…Tatildeydim ve tatil boyunca internete hiç girmediğim için yazdıklarınızı ancak yeni okuyabildim…Epeyce bir zaman geçmesi nedeniyle hakkımda ne görgüsüz bir bayan, o kadar güzel şey yazdım bir cevap bile yazmadı diye düşünmüş olabilirsiniz diye düşünüyorum :))) yazım için çok hoş şeyler düşünmüş ve yazmışsınız teşekkür ederim…Benim yaşadığım duyguyu bir kişinin daha yaşaması beni mutlu etti demekki bir tek ben değilmişim:))))…Mutlu oldum zira bu hislerimi anlattığım arkadaşlarım şaka yapıyorum zannedip beni pek ciddiye almazlardı…İnsan bir misafir beklediği zaman onu sabırsızlıkla bekler değilmi? Bende diyabetim çıkmadan aynen öyle olmuştum, heyecana kapıldığımı dün gibi hatırlıyorum…Bekledikçe sabırsızlanmaya ve merak etmeye başlamıştım ki çıka geldi…O yüzden bir an bile şaşkınlık yaşamadım….Bu hayat tarzına geçiş yapıktan sonra bir çok değişik olay yaşadım hatta bunlarla ilgili bir çok deneme yazdım… Anladığım kadarıyla siz de benim gibi düşünenlerdensiniz…Paylaşımımı beğendiğiniz ve güzel dilekleriniz için tekrar teşekkür ederim…Saygılarımla 🙂

      • Kübra Hanım Merhaba,

        Sizi yönlendirmek adına Eexodus rumuzuna sahip kişi Emre Yaprak’tır.

        Emre Bey ile yüz yüze tanışma fırsatımız da oldu. İyi bir dostluğumuz var kendisiyle. Yazar kadromuzda da görebilirsiniz.

        sevgiler

  2. Merhaba.diyabetim 15 yaşındayken çıktı.15yıldırda diyabetliyim.kışındı grip olduğumu sandım,dilim kurudu ve çatladı sıvı şeyler yiyebiliyordum.özellikle tatlı şeyler canım istiyordu.55kilodan 47kiloya düşmüştüm kemiklerim sayılıyordu.saat başı tuvalete gidiyordum bazen daha sık,geceleride kalkmaya başlamıştım,çok halsizleşmiştim kısa mesafelerde bile dinlenerek gidiyordum,çünkü gözlerim kararıyordu.doktorada grip diye gittik,tahliller sonucunda 450 çıktı şekerim.daha önce şeker hastalığını duymamıştım.önceleri hastalığımı sakladım,ailem ve akrabalarım dışında.benim asıl demek istediğim şeker tanısı konduktan üzüldüm,isyan ettim niye ben dedim.alıştım hala alışmaya çalışıyorum.asıl dünyamın başıma yıkıldığı an.2.5 yaşındaki yeğenimdede şeker çıktığında oldu.kardeşim yeğenimin gece yatağını ıslattığını söyledi.o sıralarda ateşi yükseliyordu doktora gidip geliyorlardı,en son 40lara kadar çıkmıştı ateşi.ölçtüğümde şekeri500 çıktı.inanamadım bir daha ölçtük aynıydı.yeğenim doğduğundan beri onun için korkardım.içimde kötü bir his vardı ona birşey olucak diye.artık korkmuyorum.elimden geldiğince kardeşime ve yeğenime yardım etmeye çalışıyorum.ama çok üzülüyorum daha çok küçük.inşallah en kısa zamanda kesin tedavisi bulunur.sevgiler

    • Sevginar Hanim Merhaba,

      Diyabetin sebeplerini araştıran bircok bilim adamları şiddetli grip, kabaklar vb enfeksiyonel hastalıklardan sonra diyabetin çıktığını savunuyorlar.

      Sizin yazınız bana bu teoriyi hatırlattı.

      Sevgiler

sevginar ırmak için bir cevap yazınCevabı iptal et

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Diğer yazılar

%d blogcu bunu beğendi: