Gıda Endüstrisinin En Büyük 11 Yalanı ve Biz Tip-1 Diyabetlilere Etkisi

T1D Hakkında Her ŞeyGıda Endüstrisinin En Büyük 11 Yalanı ve Biz Tip-1 Diyabetlilere Etkisi

Buğra’nın önsözü: Esra Hanım’ın “Buğday & diyabet İlişkisi ve Kısır Döngü” yazısını heyecanla okur okumaz, benim de bu konuda okuduğum yabancı kaynakları çevirip paylaşmam şart dedim. Tip1’ ler olarak bugüne kadar doğru bildiğimiz veya tıp, gıda ve ilaç endüstrisi tarafından dayatma bazı uygulamalar, sadece tek tip bireyler olmamız ve daha kolay kontrol edilebilmemiz içindir. Aslında her bireyin metabolizması gibi yaşama hızı da kendine özeldir, yani diyabetiyle yaşama biçimi farklı olmalıdır. Her bireye uygun bir kalıp oturtmaya çalışmak, kalıbın dışında kalan noktaları görmezden gelmeye ve bu noktalardan fire/patlak vermeye davetiye çıkartmaktır. Unutanlara, kısaca hatırlatmam gerekirse bizler, “1 Tip değil; Tip 1’iz.”

Esra’nın önsözü: Özellikle karbonhidrat sayımı yapan tip-1 diyabetliler için besin etiketindeki bilgilerin güvenliği oldukça önemli. Ancak sadece Türkiye değil hemen hemen her ülkede besin etikletlerindeki bilgilerin doğruluğu tartışılmakta. Hatta besin etiketlerindeki içeriklerin negatif/pozitif sapmalı olduğu da üreticiler tarafında açıkça yazılmakta. Dolayısıyla yerinizde olsam paketli ürünler tüketmek yerine her şeyi evde kendinizin yapın. Market alış-veriş alışkanlıklarınızı değiştirin. Dolayısıyla da yeme alışkanlıklarınızı da değiştirmiş olacaksınız.

Gıda Endüstrisinin En Büyük 11 Yalanı / Top 11 Biggest Lies of The Food Industry

Abur cubur üreten şirketlerin ürünlerini pazarlarken ahlakları yok. Tüm umursadıkları kar elde etmek ve ceplerini doldurmak için çocukların bile sağlığıyla oynamaktan geri kalmıyorlar. İşte size gıda endüstrisindeki en büyük 11 yalan…

  1. Yağı azaltılmış veya Yağsız Ürünler

Az yağ tüketmek için verilen savaşın bir yan etkisi de yağı azaltılmış gıdalar içerisinde bol miktarda işlenmiş ürünü de tüketmek zorunda kalmamızdır. Bu ürünler etiketlerinde “az yağlı” , “yağı azaltılmış” veya “yağsız” ibaresini bulundurur. Sorun şu ki bu yağı az ürünler hiç de sağlıklı değildir.

Açıkçası içinden yağı çıkarılmış gıdaların tadı karton gibidir, kimsenin bunları yiyesi gelmez. İşte tam bu yüzden bu ürünler şeker, tatlandırıcı veya diğer doğal olmayan kimyasallarla doldurulur.

Günümüzde artık biz, şekerin kötü olduğunu ama yağın o kadar da zararlı olmadığını biliyoruz. Bu şu anlama geliyor, “Az yağlı” besinler genellikle yağı alınmamış olanlarına göre çok ama çok daha kötüdür.

Sonuç: Eğer bir ürün “yağı azaltılmış” tarzında bir etiket içeriyorsa muhtemelen sizin için yararlı değildir.

  1. Trans Yağ İçermez

İşlenmiş gıdalar genelde “trans yağ” içermez etiketine sahiptir. Aslında bu tam olarak doğru olmak zorunda değil. Şöyle ki, bir serviste 0,5g ‘dan az trans yağ içermesi bu ibarenin etiketinde yer alması için yeterlidir. Bunun için içerik listesinde “hidrojene” yazısı herhangi bir yerde yer alıyorsa, ürün trans yağ içeriyordur.

“Trans yağ içermez” diye etiketlenen besinlerde, hidrojene bitkisel yağ içeriği nadir bir durum değildir. Eğer işlenmiş bir gıda gerçekten de trans yağ içermiyorsa gene de mısır veya soya yağı gibi zararlı olabilecek nebati yağlar barındırabilir.

Sonuç: “Hidrojene yağ” veya “yüksek Omega 6” içeren ürünlerin tamamından kaçının.

  1. Tam Tahıllı Ürünler (Tam Buğday vb.)

Son 20-30 yıldır tam tahıllı gıdaların yiyebileceğimiz arasında en sağlıkları olduğuna inandırıldık. Tam tahılın, işlenmış tahıldan daha iyi olduğuna yüzde yüz katılıyorum. Buna karşın da tam tahıllı ürünler tüketmenin, hiç tahıl tüketmemekten daha sağlıklı olduğuna dair bir bulgu yok.

Söylendiğine göre, kahvaltılık gevrekler gibi işlenmiş gıdaların genelde tam tahıl içerdiği iddia edilir. Sıkıntı şu ki tam tahıl her zaman bütün olmayabilir. Tahıl öğütülerek has un haline getirilmiş olabilir. Yani tahılın tüm içeriği korunmuş olabilir ama artık hızlı sindirilmeye karşı dirençleri kaybolmuştur ve bunlar da kan şekerini diğer işlenmiş çeşitleri gibi zıplatabilirler. Dahası, bir gıda eser miktarda tam tahıl içerse bile şeker ve yüksek fruktozlu mısır şurubu gibi çok zararlı içerikleri taşımayacağını söyleyemezsiniz.

Sonuç: Günümüzde çoğu tam tahıl ürünü gerçekten “bütün” değildir. Un haline getirildiğinde kan şekerini aynen işlenmiş çeşitleri gibi sert dalgalandırırlar.

  1. Glutensiz

Bugünlerde glütensiz diyet bir moda olmuş durumda. Bir rapora göre Amerikalıların 3’te 1’i ya glütensiz besleniyor ya da glüteni öğünlerinde kısıtlamaya çalışıyor. Açık olalım, ben de glütensiz diyeti tamamen destekliyorum. Bulgular gösteriyor ki hatırı sayılır bir nüfus glütene karşı hassas olabilir, yani sadece çölyak hastaları değil.

Ancak glutenli olanlar yerine, “glütensiz” olarak sunulan gıdalar sağlıksızdır. Bu gıdalar genellikle mısır, patates veya tapyoka nişastası vb. gibi yüksek glisemik nişastalardan yapılır ve şekerle yüklü olabilir. Glutensiz yiyecekler yemek ancak ekmekten kurtulmak için tercih edilebilir.

Sonuç: “Glutensiz” olarak lanse edilen ürünler genelde sağlıksız besinlerle doludur. Sakınılması ve sağlıklı besin değeri olan yemeklerin yenmesi gereklidir.

  1. O Kadar da Fazla Şeker Yok

Ne yazık ki çoğu insan besin değerlerine bile bakmadan yiyecek satın alır. Eğer bu değerlere bakıyor olsanız bile üreticiler sizden gerçek değerleri gizlemenin bir yolunu bulmuşlardır.

En fazla bulunan içerik en üstte, sonra ikincisi ikinci sırada, ve böyle tamamı yazılır. Eğer şekeri ilk sıralarda gördüyseniz, artık biliyorsunuz ki o ürün şekerle doludur. Hoş, gıda üreticileri ürünlerine çeşitli şeker tiplerini koymuşlardır. Bir gıda, “şeker”, “yüksek fruktozlu mısır şurubu” veya “şeker kamışı suyu” gibi üç çeşit şeker içerebilir. Hepsi de aynı şeyin bir başka ismi… Şeker!

Bu şekilde daha sağlıklı besinlerin ismini telaffuz ederek böyle şekerleri, besin içeriğinde üst sıralara koyarlar. İşte bu gerçek besin değerlerini örtbas etmenin zekice bir yöntemi.

Sonuç: Bir ürünün birden fazla şeker içerip içermediğini kontrol ettiğinizden emin olun, eğer öyleyse içeriklerde şeker en üst sıralarda olmalı.

  1. Bir Porsiyondaki Kalori

Ürünün birden fazla porsiyon olduğunu söyleyerek, üründeki gerçek kalori ve şeker gizlenir. Örneğin bir çikolata barı veya kola şişesi iki porsiyondur. Çoğu kişi bu ürünleri yarısında tüketmeyi kesmez ve tamamını bitirir.  Bununla beraber gıda üreticileri ürünlerinin bir porsiyonda ne kadar az kalori içerdiğini söyleyerek de durumu avantajlarına çevirirler.

Sonuç: Besin etiketindeki sayı ve porsiyonları okuyup çarparak bu üründeki toplam şeker ve toplam kaloriyi hesaplayabilirsiniz.

  1. Aroma Vericiler ve Çeşniler

Çoğu işlenmiş gıda doğal görünen bir çeşniye sahiptir. Örneğin, portakal aromalı vitaminli içecek portakal suyu tadındadır, ama içeriğinde gerçek portakal yoktur. Tatlı gelmesinin sebebi şekerdir ve portakal aroması ise yoğun işlenmiş kimyasalların ağzımızdaki tat sensörlerini portakalı taklit ederek uyarmasıdır. Yabanmersini, çilek, portakal vb. sıklıkla tadı taklit edilen kimyasal aromalardır.

Sonuç: Sadece gerçek bir besinin tadına benzer olması o üründe o besinin en ufak bir parçasının olduğu anlamına gelmez.

  1. Sağlıklı olsun: Biraz Şundan ve Biraz Da Bundan

Genellikle işlenmiş ürünler sözde herkes tarafından kabul edilen sağlıklı besinler içerir. Bu da tamamen bir pazarlama hilesi! Genelde bu sağlıklı içerikler, ürünün diğer zararlı içerikleri yanında önemsiz kalırlar. Bu yolla çok zeki pazarlamacılar, ebeveynleri kendileri ve çocukları için sağlıklı bir tercih yaptıklarına dair kandırırlar. Bu ürünlere örnek olarak, sağlıklı içerikleri azıcık içeren bazı ürünlerin paketleri üzerinde belirgin bir şekilde Omega-3, Antioksidan ve tam tahıl gibi ibareler yer alır.

Sonuç: Gıda üreticileri, ürünlerine eser miktarda sağlıklı besin koyarak insanları bu ürünün sağlıklı oldukları yönünde kandırırlar.

  1. Zararlı İçeriklere Başka İsimler Vermek

Birçok insan bazı içeriklere karşı tavır aldığına inanır ve bunları içeren ürünleri tercih etmez. Ancak, gıda üreticileri genelde bu tartışmalı içerikleri gizleyerek onları herkesin anlayamayacağı daha teknik isimleriyle gösterirler. Örneğin Avrupa’ da MSG (monosodyum glutomat) E621 ve karragenan ise E407 ile gösterilebilir. Durum şeker için de böyledir. Örneğin “ şeker kamışı suyu” kulağa doğal geliyor ancak değil, basitçe şekerin kendisi…

Sonuç: Üreticiler tartışmalı içerik kullandıklarını saklamak için bunlara başka isimler verirler.

  1. Düşük Karbonhidratlı Abur Cuburlar

Son yıllarda, düşük-karbonhidratlı diyetler oldukça popülerler. Üreticiler bu modayı yakalayıp geniş yelpazede ürünler sunmaya başladılar. Fakat bunlar için de sıkıntı yağı azaltılmış gıdalarla aynı, hiç de sağlıklı değiller. Bunlar da genelde çok zararlı içerikleri olan, işlenmiş kötü gıdalardır.

Sonuç: Az karbonhidratlı ürünler de genelde yoğun işlenmiş çok sağlıksız içeriklere sahiptir.

  1. Sıfır Kalorili İçecekler

Meşrubat üreticileri kilo vermek isteyenler için sıfır kalorili alternatif içecekler sunmaktadır. Bu ürünler genelde sanki işe yarayacaklarmış gibi pazarlanmaktalar. Fakat bu ürünler şeker yerine genelde yapay tatlandırıcılar ile tatlandırılmışlardır. Araştırma genel olarak bu düşünceyi, şekerli içeceklerin yerini yapay tatlandırıcılı içeceklerin alması, desteklemiyor. Bu tatlandırıcıların kilo ile ilişkisi karmaşık olmasına karşın bilinçaltımızı daha fazla yiyecek tüketmemiz konusunda etkilediği de bir gerçek.

Uzun lafın kısası: Tabiki de işlenmiş gıdalardan uzak durmalı ve gerçek besin değeri olan gıdalar tüketmeliyiz. Çünkü besleyici yiyecekler içeriğe ihtiyaç duymaz; onlar zaten içeriğin kendisidir.

İçerik Kaynak: http://authoritynutrition.com/top-11-biggest-lies-of-the-food-industry/

Görsel kaynak: http://frontiersmag.wustl.edu/

 

1 Yorum

Bir yorum yapın.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Diğer yazılar

%d blogcu bunu beğendi: